20 Mayıs 2016 Cuma

istanbul...

İstanbul' da mı yaşıyorsun
tamam
hayata bakışın ruh halin durumun nedir
hadi söyle şimdi bana
ben de İstanbul yarar mı yaramaz mı 
söyleyeyim sana

açan erguvanları fark ediyor musun İstanbul' da
mutlu ediyor mu bu seni nisan ayında
ve sen erguvanları yaşayan küçük azınlıktan mısın...
yoksa 
kardeş gözüm benim erguvan mı görüyor sanki
ne çiçeği ne böceği diyerek mi cevap vereceksin bana...
İstanbul' dan bezmiş olarak yaşayanlardan mısın
şehrin kahrını çeken büyük çoğunluktan mısın...

hangisi

boğaz' da balık tutmak mı keyfin ve imkanın
boğaz' da balık tatmak mı keyfin ve imkanın
boğaz' da bir demli çay ile keyif alanlardan mısın
boğaz' dan bir haber yaşanılan yerde olanlardan mısın
yoksa boğaz' a pislikleri çöpleri atanlardan mısın...

ömrüne ömür mü katandır bu İstanbul sana
ömründen ömür mü alandır bu İstanbul sana
yoksa öyle veya böyle geçmektedir de yıllar
Sefaköy' de ara sokaklar mı yürüdüğün yollar...

herhangi bir semtinde mi yaşamak-tasın İstanbul' un 
öylesine...
hiç mi anlamlı gelmez sana bu şehrin güzellikleri
anlatılsa da bakmaz mısın o taraflarına bile...

kimsin sen

sen memleketini bırakmış
Anadolu' dan İstanbul' a göçenlerden misin...
sen İstanbul' dan hiç çıkmamış
Anadolu' dan bihaber olanlardan mısın...
sen yeter artık tak etti canıma diyen
Anadolu' ya İstanbul' dan kaçanlardan mısın...
sen artık İstanbul' a bir türlü ulaşamayan
İstanbul' un özlemiyle yanıp tutuşanlardan mısın... 
yoksa sen uzaktan İstanbul' a atıp tutan
aslında onu yaşamaya korkanlardan mısın...

hep kötü olanı gören 
şehrin çirkin olanını her zaman duyan mısın
senin
kötü olan İstanbul mu hep düşüncelerinde aklında
zorunlu olarak yaşadığından gitmiyor mu hiç
çalmakta olan korna sesleri kulaklarından
kokmakta olan egzoz dumanları burnundan...

nedir senin duyduğun boğazın maviliklerinde
martıların bağırışları arasında
ada veya kavak vapurunun sesi mi
yoksa şehrin gürültüsü pisi isi mi...

ve sen neresindesin bu acımasız şehrin
ticaretin para kazanan tarafında mısın...
ticaretin para kazanan tarafına çalışan mısın...
paranın ve  yaşamın tadını çıkaranlardan mısın...
parasızlıkla yaşamın içinde ızdırap çekenlerden misin...
yoksa az parayla bile İstanbul' un tadını alanlardan mısın...

kimsin sen
balıkçıdan balığı kilo ile alıp yine kilo ile kızarttırıp orada
doyasıya tadanlardan mısın Kavacık' dan...
ızgara lagos bile yesen boğaz' da
mutsuz gidenlerden misin evine Lacivert' den...
yoksa turşu suyu ile balık ekmek yeyip
mutlu gidenlerden misin evine Eminönü' nden...

sen 
iki adım bile öteye gidemeyip 
gelen geçene bakan mısın evinin penceresinden
sen
komşuları gözleyip onlar ile laflayan mısın geçerlerken
evinin önünde ki merdivenlerden...

hangisine uygun ruh halin onu söyle bana
eski İstanbul' dan geriye kalanla mı mutlu olacaksın
eski İstanbul' u anarak kahır edip mutsuz mu olacaksın...

eski İstanbul' da ne diye soruyorsan eğer kardeş 
hiç sorma bunu sen şimdi bana
zaten bozulanın ne olduğunu bilmiyorsan
bozanın ne olduğunu da anlatamam şimdi ben sana...
aslında şunu söyle sen 
ne yapıyorsun ve ne yapmak istiyorsun sen İstanbul' da...

sen bana yüz de 
ben sana diyeyim üç yüz İstanbul var İstanbul' da
belki de bin bir yüzlü bin İstanbul var İstanbul' da...
hangisinin içindesin onu söyle bana
İstanbul' da mı yaşıyorsun
İstanbul' u mu yaşıyorsun
söyleyeyim sana...

hayata bakışın ve ruh halin ne
onu söyle bana
İstanbul yarar mı yaramaz mı 
söyleyeyim sana...

***

zor be dostum

eğer Rumeli Hisarının sarmaladığı Aşiyan ile 
Orhan Veli' nin
Yahya Kemal Beyatlı' nın
Münir Nurettin Selçuk' un
Ahmet Hamdi Tanpınar' ın
arasında ki ortak bağı bilmiyor ve bağdaştıramıyor-san eğer
zor...

Kalamış ile '' yok başka bir yerin '' diyemiyorsan 
Münir Nurettin' in duygularıyla...
ve hissetmiyorsan bir tatlı huzur almanın hazzını 
onun Kalamış' ı anlatan bestesinde ki nağmelerinden
daha bir zor...

anlamak gerek galiba biraz
İstanbul' u yaşamış lavtacı Hristo' yu...

kalmasa da bu gün o eski Göksu' nun havası
o günlerde '' alem-i ab eylemek '' isteyenlerin yaşamını anlatan 
Yahya Kemal Beyatlı' nın dizelerine notaları ile beste yapan 
ve '' gidelim Göksu' ya '' diyen lavtacı Hristo' nun duygularına 
ulaşamıyorsan eğer...

onun başka bir rast eserindeki kadar '' çalıma bak efede'' diyemiyorsan
ve Ege' nin efelerini onun eserinde ki kadar hissedemiyorsan...

Ahmet Mithat Efendi' nin ''zeybekler'' adlı şiirini
operet olarak bestelediğini bilmiyorsan eğer
ve zeybeklerimizi onun hissettiği kadar yüreğinde hissetmiyorsan...

kendini balkondan atarak canına kıymasında ki kahredici ince sebep 
düşündürmüyor sa bir insan olarak seni
ve üzmüyor ise onun düştüğü bu çaresizliğin sebebi...

yani demem o ki 
İstanbul' un lavtacı Hristo' sunu hissedemiyorsan eğer...

zor be kardeş İstanbul' un bu tarafını hissetmek ve sevmek...
zor be kardeş İstanbul' un bir tarafını hissetmek ve sevmek...

hani ne yazayım başka bilemedim
bir de bir garip yolcu Orhan Veli' den bahsedeyim istedim
sözde şiir ve edebiyattan çok anla-yanmış gibi olacaktım
uymadı
vazgeçtim...
bir garip yolcu değildi aslında o İstanbul' da
o sadece bir garip idi Urumeli Hisarında
o günlerde dinliyordu İstanbul' u Kanık kapalı gözleri ile
oysa bu gün yatıyor Aşiyan' da 
bir garip Orhan Veli olarak son mekanında 
gözleri de kapalı...
sözleri de kapalı...

bunun gibi...

işte bunlar
bunlar ve diğer bir çok farklı sebepler var bu şehirde
isteyene
hissedebilene
yaşayabilene...

nedir ki bunlar deyip umursa-mayana 
haklısın kardeş derim susarım 
anlatmak için uğraşmam bile...
kaldı mı bunlar diyene evet derim 
anlatmaya çalışırım kalemimin döndüğünce
bir ruh halen var bu şehirde bir çok yerlerde diye
her türlü ait olmayanların içinden halen fışkırıyorlar arşa
mazinin ruhunu taşıyanı ve yaşayanı ile
o da sadece İstanbul' da var
olmayanı ile başka hiç bir yerde...

nedir ki sanki bunlar diye soran 
zaten bunların hiçbirini umursamayan
bunların İstanbul' dan başka yerde olmadığını fark etmeyen
bunların hiçbirini içinde hissetmeyen
ol-masada onun için fark etmeyen...

oysa bilinmez ki bunca hepimize ait olan ve eskiden kalan 
sadece İstanbul' da olan...

***

İstanbul' un neresindesin onu söyle bana...
İstanbul güzel mi değil mi söyleyeyim sana...

İstanbul' un neresindensin diye sormuyorum...
İstanbul' un neresindesin diye soruyorum...


Tuncay D. Kalemoğlu
Kanlıca,
10.Nisan.2016

5 Mayıs 2016 Perşembe

GÜVENLİK GÜÇLERİMİZ, SEÇTİKLERİNİZ...

güvenlik güçlerimiz...

korucularımız
emniyet güçlerimiz
askerlerimiz
ve bilmediklerimiz...
oralarda bir yerlerdeler...
hepsi savaşmaktalar
bizim için
vatan için
zoru yaşayanlar
yaşadıklarını yitirenler...
yaşamlarını yitirenler...

seçtikleriniz...

bu güçlerimizi ve halkı katledenler ile 

zamanında masaya oturan-lar...
zamanında arka çıkan-lar...
bu gün açıkça terörist demeyen-ler diyemeyen-ler
bu gün açıkça teröristi baş tacı eden-ler
laf olsun diye tribüne konuşan-lar...
dün ve bu gün bağırıyormuş gibi böğüren 
ama koltuk değnekçisi olan-lar...
buralarda bir yerlerdeler
hepsi aynı çatı altındalar...
katledenler ile...
gerileri 
geyik derisi koltuklarda...
arabalarda
makamlarda
saraylarda...

hepsini siz seçtiniz...

tümünü !...
tümünün !...
tümünüzün !...

seçtikleri

yaptıkları açılım değil saçılım...
can saçılımı
ülke saçılımı
huzur saçılımı
ailelerin evlatların saçılımı
sebep
siz
hepiniz
akıl saçılımı...

az umursayanlar
çok umursayanlar
hiç umursamayanlar
siz
biz
hepimiz...

seçtikleriniz
ülkemiz
halimiz
güvenlik güçlerimiz


yanlış diyen beri gelsin
yalan diyenin !...

cehenneme kadar yolu var...

İstanbul
05.Mayıs.2016