30 Nisan 2018 Pazartesi

sizler...

sizler

Atatürk' ü düşünenler misiniz...
Atatürk gibi düşünenler misiniz...

hayır
değilsiniz...

sizler
Atatürk' ü düşürenler siniz...


Tuncay Doğan Kalemoğlu
30.nisan.2018,Kanlıca-İstanbul.

18 Nisan 2018 Çarşamba

doğayım ben...

sanki şöyle diyordu bana 
dalgalar ve kıyının toprakları
sabahın kuşluk vaktinde 
sessiz seslerinin çığlıklarıyla...

üzerimi betonla kapattılar benim...
görüntümü de örttüler benim...
sesimi duyan var mı...

beton üzerinde yürümeyi tercih ettiler
doğamın üzerinde yürümek yerine
diri diri gömdüler beni buraya
her yere
duyun sesimi...

şöyle diyordu bana sanki

farkında bile değil hiç kimse
oysa
beni örtecekler üzerlerine
ve benim suyumu dökecekler 
dua ederken
medet umarken
muhtaç kaldıklarında ve gömüldüklerinde...

dua-yım ben... doğa-yım ben...


Tuncay D. Kalemoğlu



17. nisan. 2018,

Kanlıca - İstanbul
not.
'' bir gün daha '' yazımdan alıntıdır... 

16 Nisan 2018 Pazartesi

bir gün daha...

saate baktım
sabahın beşini on dakika geçiyordu
uyanmıştım...

camdan dışarıyı seyredeyim istedim

zifiri karanlığın koynunda
karşıda Beykoz ışıkları parıldıyordu
havanın berraklığında
Kanlıcada...

bir kuş sesi duydum

camı açtım
bahçedeki ağaçtan geliyordu
neydi cinsi bilemedim ama şakıyordu
öyle böyle değil 
çok şakıyordu
bu sesi satırlarda tariflemek maharet ister 
o kadarda bende yok zaten
anlamak için güzelliğini 
sabahın sessizliğinde 
duymak lazım bu kuş sesini...
kuş sesi
farklı bir duygu bu
hissetmek gerek...

hava serin ama temizdi

tenimde duydum serinliğini ve tazeliğini
derin derin ciğerlerime çektim gözlerimi kapatarak
güzeldi
nefes aldım...
soludum...
temiz havayı soluyabilmek
farklı bir duygu bu
hissetmek gerek...

boğaz sakindi 

ama 
ufak dalgaları kıyının üstünde kırılıyordu
son bulurken karada ses veriyordu kulağa
beton yürüme yolunun altında kalan kıyının dalgaları
dalga sesi 
beton yolun altından geliyordu
duymuyordu bile bu sesi 
betonlaşan yürekler
beton yolun üzerinde yürüyenlerin hiçbiri
Kanlıca' nın doğal sahilindeki 
dalganın sesini...

sanki şöyle diyordu bana 
dalgalar ve kıyının toprakları
sabahın kuşluk vaktinde 
sessiz seslerinin çığlıklarıyla...

üzerimi betonla kapattılar benim...
görüntümü de örttüler benim...
sesimi duyan var mı...

beton üzerinde yürümeyi tercih ettiler
doğamın üzerinde yürümek yerine
diri diri gömdüler beni buraya
ses veriyordu her yere herkese sanki
duyun sesimi diye...

ve devam ediyordu sanki

farkında bile değil hiç kimse
oysa
beni örtecekler 
ve benim suyumu dökecekler üzerlerine
dua ederken
medet umarken
muhtaç kaldıklarında ve gömüldüklerinde...

doğayım ben...

su sesi...
farklı bir duygu bu
hissetmek gerek...

bir anda ezanlar okunmaya başladı

sesleri geliyordu karşılarda
Beykoz sırtlarından
Çubuklu taraflarından
İstinye tepelerinden
Yeniköy yamaçlarından
çok uzaktı ama neredeyse sanki bir de Sarıyer' den
sabahın dinginliğinde yayılan ezan sesleri
aynı anda onlarca minareden
suları yalayıp 
Anadolu yakasından Avrupa yakasına
Avrupa yakasından Anadolu yakasına
hepsi buluşuyorlardı ortalarda bir yerlerde...
çağırıyorlardı gönülleri ibadete...
ezan sesleri
farklı bir duygu bu 
hissetmek gerek...

bir araba sesi ve yüksek sesli müziği

bozdu doğanın ahengini
ardından bir erken saat sabah otobüsü
içinde insanlar
kuşluk vakti kalkmak zorunda olanlar...
işlerine gitmekteydiler
biliyorum 
çoğu uykusuzluktan ayakta uyumaktaydılar
düşmeyeyim diye tutunurken bir yerlere...

bir karaltı 
kocaman bir gemi silueti geçmeye başladı uzaktan
bir yük gemisi
ya da bir tanker olmalıydı
sadece kıç tarafında bir kaç ışık gerisi karanlık 
büyük bir demir yığınıydı
motorunun sesi çok derinden geliyordu homurdanırcasına 
kocaman...
ardından
bir tane daha bir diğeri daha
sonra
yakınından bir balıkçı motoru ve içindeki adam
küçücük...
tören geçidi yapar gibi bana 
geçmekteydiler önümden 
boğazın bitmeyen yükü

hepsi 

boğazın Beykoz koyunda toplanmıştı bir anda
sabahın erken başlayan saatinde 
beşi on geçe ile
beşi yirmi dokuz geçe arası
tüm sesler
kuşlar
dalgalar
arabalar
otobüsler
ezanlar
tankerler
hepsinin sesleri bir arada...

bir anda 

önce kısa aralıklar ile ezan sesleri kesildi peş peşe
tankerler geçti gitti
arabalarda otobüslerde ara verdi
ama kuş sesi ve dalga sesi devam ediyordu
güzellerdi
hepsi doğanın sesleriydi
doğanın sesi iyidir
doğa sesi
farklı bir duygu bu
hissetmek gerek...

gökyüzü ve deniz 

gri ile mavi arası bir renk olmaya başladı yavaşça
kanatlanıp uçarken kuşlar 
görünmeye başladı hepsi ufukta
yüzen gemiler de denizde
hem 
önde suyu yaran burun köpüklerinin beyazı
hem de 
kıç tarafında dümenin yardığı beyaz köpükler
belirginleşmişti artık
mavinin içinde siyah beyaz...

sahilde bir ağaç durur burada

o da netleşti birden
baharın gelmesiyle yeşillenen dallarının arasında yapraklar
bir uçurtma takılmıştı geçen gün
uçarken birden
yeşillerinin arasında rengarenk ve masum
onu uçurtan çocuk gibi
üzerinde kocaman açan bir çiçek gibi
tepesinde öylece durmakta
sessizce...

önümdeler

resmedilmesini seyrettim koltuğumdan tümünün 
tan ağarırken kuşluk vakti
tarifledi gözüm hepsini seyrettikçe
filim gibi... 
resim gibi...
satırlarımda ki gibi...

sahiller netleşti karanlık siluetin içinde artık
ortaya çıkmaya başladılar yavaş yavaş
sanki birisi geldi
eline fırçayı aldı boyadı
öncesi
gecenin rengiyle siyah bir tuval gibiydi etraf
sonrası
ağır ağır renklenmeye başladı her taraf 
gri
mavi
yeşil
sarı
kırmızı
beyaz
birer birer
fırçayla boyar gibi...

sanki birisi...
birisi...
kim ki...
doğayı her gün sürekli böyle boyayan kim...

yeni gün başlamak üzere 

sabahın altısı artık
buna 
tan ağarmaya başladı denir şiirlerde
hayat başlıyor dedim 
kendi kendime...

birden
Çubuklu İstinye arası arabalı vapurunu gördüm
anladım ki 
zaman geçmiş farkında olmadan 
artık sabahın yedisi
şehir ayaklanmaya başladı bir güne daha
gitme zamanı artık
yollara düzülme anı bu dakikalar İstanbul şehrinde
şehr-i Sıtanbul...

bu bir şanstır 
hayata ve yeni bir güne daha başlamak...
soluk almak...
günü yaşamak...
kalan kadar...
geride kaç gün ise kalan...

yaşamı görmek ve sesini duymak 
farklı bir duygu bu
hissetmek gerek...

bir gün daha...



Tuncay D. Kalemoğlu
17. nisan. 2018, Kanlıca / İstanbul, 05.10





15 Nisan 2018 Pazar

koyver gitsin...

dev tankerler kadarsa hayalin 
hedeflerin...
küçük balıkçı teknesi kadarsa mutluluğun 
keyfin...
tabiatın yeşili denizin mavisi ise yaşadığın 
dünyan...
martıların kanatları kadarsa özgürlüğün
sevgin...
seni heyecanlandırıyorsa bunlar...

hele birde üstüne  
akıl ve vücut sağlığında varsa...
korkma...

koyver gitsin...

Tuncay Doğan Kalemoğlu
15. nisan.2018, 
Kanlıca - İstanbul