( el adamının özentisi,
oyuncağı, kölesi olup, başı kumda gömülü gerisi açıkta olmak
yerine... Ülkenin ve milletin adamı olup, gerisi kumda, başı açıkta ve dik
olması gerekenlere… TDK )
Okuduğum kitaplarda gazetelerin, gazetecilerin,
ajanların, izledikleri yollar… Bunlardan uzun uzun bahsetmeyeceğim.(
Bknz. Kitaplar.) ( *)
***
Tarih 14.Kasım.2012.
Yer Atatürk Havalimanı, sabah 08.30 civarı.
Günlük gazetelerimi almak için tezgâha yaklaştım ve
‘’ Aydınlık, Yeniçağ, Yurt…’’ dedim ve ardından, ‘’ Birde şu (….)
olan Sözcü’ yü de alayım…’’ dedim.
Tezgâhtar;
‘’ Şimdi Sözcü’ de mi öyle oldu? ‘’ diye sordu.
‘’ Bilemiyorum, ama kafamda sorular var. Bakın,’’ dedim ve devam ettim.
‘’ Bakın ben yıllarca Cumhuriyet okudum, uzun uzun
anlatmayayım, bazı sebeplerden dolayı onu bıraktım. Araştırmacı bir yazara
sordum. Bana,
‘’ iyi yazarlar ve insanlar var orada ama bir Truva
atı.’’ demişti.
Şimdi Sözcü için soru işaretleri var kafamda. Yat kalk
Atatürk diyorlar ama 10 Kasım ertesi günü yorum köşesinde toplam yaklaşık 300
kişinin üyesi olduğu yazılan CFR’ de tek Türk olan Rahmi Koç’ un (bknz.
Kitaplar) şirketinin, KOÇ’ un On Kasım ilanını övüyorlar…
Bu ülkeyi bu içinden çıkılmaz kötü hale getiren AKP ve
RTE hakkında her gün yazmalarına rağmen, onu başımıza getiren ve hükümet
programı yaptıran CFR’ yi (bknz. Kitaplar, basın…) ve hakkındaki bilgileri
yazmıyorlar…
TESEV ( Sorosçu), kurucu üyesi ve övücüsü CHP başkanı
Kılıçdaroğlu ile ilgili çok güzel haberler veriyorlar. Ama TESEV’ in ne olduğu
hakkında, karşı çıkmak bir yana, bilgilendiren bir yazı bile yazmıyorlar…
Aynı zaman da YCHP’ yi ve Kılıçdaroğlu’ nu mı
hazırlıyorlar bir sonraki dönem için acaba? Ama CHP içinde, CFR’ nin,
BİLDERBERG’ in, Küresel Çetenin adamları, Fettullah Gülen’ in adamları,
bölücülerin adamları beyanat veriyor, buna da kendileri karşı çıkıyorlar…
Çıkıyorlar mı acaba?
Çok iyi biliyorum, ne Cumhuriyet, ne de Sözcü, Yılmaz Dikbaş’ ın son kitabı ‘’ ATATÜRKÇÜLER YENİLDİ‘’ nin
ve basımevinin paralı reklamını bile vermediler. Cumhuriyet haftalık Kitap
ekinde hele hiç yer vermedi… Bu da beni düşündürüyor… Bakın sizde de yok bu
kitap, değil mi? ‘’ dedim.
***
Bu arada, Mustafa Yıldırım’ ın
19.11.2012 tarihli, ‘’ 52 Yıl Önce 19 Mayıs Bayramı Yasaklanmıştı ‘’ yazısından
konu ile ilgili olan şu alıntıyı eklemek isterim… Biraz büyük yazalım, rahat
okunsun…
‘’
Zorunlu Açıklama:
“Dersim” eyalet hesapçısı Kılıçdaroğlu, “(Ben TESEV’e kurucu olduğumda) Soros
yoktu!” dedi yine! Haklıdır, o zaman Quantum Bankerlerinin temsilcisi Soros yoktu;
ama Reagan- Bush’ların örgütü IRI, Nixon-Clinton-Obama’ların örgütü NDI;
Amerikan kartellerinin örgütü CIPE, CIA emektarlarının
örgütleri CIPE - CFR ve arkalarında ABD kasası NED (Başkanı
Yunan asıllı ambargocuydu) vardı! Şimdi de onlar var! Soros devenin
en gerisidir. (Bu konu için internette bkz: “TESEV neyin nesi?” ya da “Sivil 6.
Filo: TESEV” ve ”Sivil Örümcek Ağı’nın Düğümcüsü: TESEV” ; ABD örgüt-para
bağlantıları ve sivil TESEV görevleri, CIA’cılar
listesi için bkz: Ortağın Çocukları 3. Basım ve Sivil
Örümceğin Ağında 24 - 25 Basım”) 19 Kasım 2012 ‘’
***
Devam edelim.
Söylediklerimin bazılarını anlıyor musunuz diye
sorduğum zaman ‘’ hayır’’ dedikçe kısaca açıklamaya
çalıştım tezgâhtara. Ve dedim ki;
‘’ Hayır, anlamadım diyorsunuz ama belki de burada
görevlisiniz, anlıyor da olabilirsiniz…’’ dedim.
Gülümsedi ve ‘’ Hayır, tezgâhtarım.’’ dedi.
Bu arada gelen giden müşterilere de ödeme için izin veriyor ve bekliyordum. İzin istedim ve yanından ayrıldım. On metre sonra geri döndüm.
‘’ Ne oldu? ‘’ dedi merakla.
‘’ Bir şey daha var.’’ dedim ve devam ettim.
‘’ Bir şey daha var. Siz Sebahattin Önkibar’ ı bilir
misiniz?’’ dedim.
‘’ Hayır.’’ dedi.
Devam ettim.
‘’ Sebahattin Önkibar Aydınlık’ da yazar. Köşesinde
Sözcü gazetesinin sahibinin Fettullah Gülen’ in Işık Evlerinden yetiştiğini
yazdı birkaç sefer. Buna sanırım bir kez Bay Çölaşan ‘’ Olmaz böyle şey, yalan, tanırım, mümkün değil.’’ gibilerden
cevap verdi. Başka cevap varsa ben bilmiyorum. Bu da kafamda soru işareti
bırakıyor.’’ dedim.
( Not: Doğru mu, yanlış mı? Doğru ise FG' nin önceleri
can dostu, sonraları uyanan ve onu terk eden Nurettin Veren gibi, uyanan birisi
mi? İhtimal… Mi?)
Ve tam gidecektim ki;
Solumda bir erkek sesi ve tezgâhtara ‘’
buyurun ‘’ diyerek aldığı gazetenin parasını uzatıyordu. Dönüp
baktım. ‘’Sözcü ‘’ gazetesi. Tezgâhtar ile göz göze geldim.
İkimizde donup kaldık. Bu kadar mı olurdu…
‘’ Bu kadar da olmaz değil mi? İstesem bu konuşmamın
üstüne denk getiremem. Diyecek bir şey var mı? ‘’ diye sordum.
‘’ Hayır yok. ‘’dedi
hayretle… Ve dudak büktü. Vedalaştık.
***
Gazeteyi alan bey dini kıyafetler giymişti.
Ben ona dini kıyafetler diyorum. Başka bir tarifi varsa
da ben bilmiyorum. Uzun, diz ve ayak arasına kadar uzanan bir pardösü, altında
gri bir şalvarın benzeri pantolon, başının üstünde namazlarda kullanılan takke,
ayağında mes( veya mest) benzeri ayakkabılar.
Şimdi bu kıyafet ile bu bey hiç saklamadan şunu ifade ediyordu.
‘’ Ben tercih ettiğim dini kurallarıma göre giyinir,
yaşarım… Şeriatçıyım…’’
Ve bunu saklamıyor, yani takiyye yapmıyor. Neyse o…
Muhtemelen de bir tarikat mensubu ki İstanbul’ da artık bu kişileri görmedim
diyen varsa kimse ona inanmaz.
Beni düşündüren kıyafet değil, bunu biliyoruz… Bu
kişinin neden bu gazeteyi aldığıdır…
1- Okumak için ve yazılanları takip etmek için.
2- Okumasa da alıp satış desteği vermek için. Gurup veya
tarikat kararı ile ya da bireysel tercihi ile…
3- Başkasına almak için…
4- Diğerleri…
Benimde önemli bir olayın olduğunun ertesi günü,
günlük aldığım gazetelerin dışında, aldığım diğer gazeteler olur. Ne
yazıldığını ve düşünüldüğünü bilmek için. Ama bir gün olsun okumadığım ve ara
sıra mukayese etmek için aldığım diğer bir gazeteyi tek başına almamışımdır…
Bu açıklamalardan sonra şunu söyleyebilir miyiz?
Cumhuriyet öncesi ve sonrası, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığının bu günkü birlikteliği...
'' Liberaller(Küresel Çete) ve dincilerin( yobazlar) birlikteliği...
Bu açıklamalardan sonra şunu söyleyebilir miyiz?
Cumhuriyet öncesi ve sonrası, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığının bu günkü birlikteliği...
'' Liberaller(Küresel Çete) ve dincilerin( yobazlar) birlikteliği...
***
Yaklaşık beş veya altı yıl kadar önce.
Bu gün 88 yaşında olan, kanser tedavisi ile uğraşırken
son kitabını çıkaran, kırk yıldır Küresel Çete, Kontrgerilla,
Gladyo, Yeni Dünya Düzeni hakkında kitaplar yazan, o zamanlarında
‘’düzen’’ (!) mağduru, Gazi’ nin Yarbayı, 68’
liler Vakfı Üyesi, araştırmacı yazar Talat Turhan’ a ( www.talatturhan.com ) bir
sohbetimizde sorum olmuştu.
( Not. Sitesine girince karşınıza çıkacak olan ‘’ ARAP
BAHARI ‘’ kitabının, RTE ve FG hakkında
belgeli yazdıklarından yayın evlerinin korkmaları sebebiyle basamadıklarını
söylemişti altı ay kadar önce bana. Okumam için kitabın kopyasını vermişti.
Neyse, nihayet Mayıs ayında basıldı. Bu günü anlayabilmek için Talat
Turhan’ ın dününü ve yazdıklarını okumak, yaşananların özü
olacaktır. Özellikle meslektaşları açısından…
O günün Selimiye’si( ceza evi), bu günün Silivri’si (
ceza evi), ‘’ aynı ‘’ el adamı ‘’ nın eli olduğunu daha
iyi anlayabilmeleri için…
http://www.talatturhan.com/tv.html Ya da TV
programlarını buradan izleyebilirsiniz...
Devam edelim.
Bana şöyle cevap vermişti.
‘’ Bak evladım, bir tarihte ABD’ de Komünist Gazetesi
batmak üzereydi. CIA bir emir verdi, tüm CIA mensupları abone oldu, gazete
batmaktan kurtuldu. Karşıtlarını yaratırlar. Karşıt gazeteleri kurarlar.
Kontrol ederler…’’ demişti.
CIA, Fettullah Gülen ve Işık evi, yaşadığı yer
Pensilvanya(Pennsylvania), TESEV (Soros) ve kurucu üyesi KILÇDAROĞLU, CHP,
Sözcü Gazetesi ve gazeteyi alan dini kıyafetli bey, Siyonizm, Cumhuriyet
gazetesi ve( ?)…
Kafalarda kalan soru işaretleri…
· Neden Atatürk ve Cumhuriyet değerleri diyenler
olayları tam algılayamaz ve mitinglerden sonra evlerine çekilir ve günlük
gazeteleri okurlar…
· Bunları gösterenleri, belgeleyenleri de sevmezler,
kabul etmezler? Onlar hakkında inanarak suçlayıcı olurlar?
· Eğer kendilerini gizleyen ‘’ pirinç
çuvalındaki beyaz taşlar ve onlara özenen, devşirdikleri siyah taşlar…’’ ın
yaptıkları doğru ise ve kötü değillerse, bunu gösterip belgeleyenler
suçlanıyorsa, ya da dikkate alınmıyorsa… Yanlış nerede?
· Ve bunları sorgulamayanlar, bırakın sorgulamayı,
akıllarına bile getirmeyenler… Marşlar söyleyenler… Ne zaman uyanacaklar ve
bayramlar dışında coşkulu olacaklar…
· Bizim, bu ülkenin insanlarının dişleri, pilav yerken
göremediğimiz beyaz taşlardan ve göz göre göre
buradayım diyen siyah taşlardan hep kırılacak mı böyle?
· ‘’ AHMAZ…(**)’’ mıyız
biz, hepimiz?
***
Başka bir konu daha, hani bilenlere değil de,
dikkatlerinden kaçıranlara… Bir şey için dikkatinizi çekmek isterim.
Eski ABD Dış İşleri Bakanı olan, CFR,
Bilderberg’ in en önemli isimlerinden Siyonist Henry
Kissinger, bir tarihte Nakşibendi Tarikatının Dergâh açılışı
için Türkiye’ ye gelmişti.( Bknz. Cengiz Özakıncı, Yeni Osmanlı Tuzağı
veya İblisin Kıblesi kitabı.).
Aynı Henry Kissinger, Bülent
Ecevit’ in hocası idi… Bilderberg toplantılarının Türkiye de
yöneticisi idi… Ve Bülent Ecevit bu toplantıya(lara)
katılmıştı, ayrıca Fettullah Gülen’ e saygılıydı… Bülent
Ecevit CHP ve DSP başkanıydı. Kılıçdaroğlu’ nun tarikatlar,
ABD, Atatürk hakkındaki söylediklerini basından buraya uzun uzun
taşımayacağım…( Bknz. Kitaplar)
***
Bu arada;
Birde Aydınlık gazetesinde bir
iki gün önce çıkan, CFR-Bilderberg hakkında
paranoyaklık diyen bir Silivri tutsağının köşe yazısı da kafada soru ışığı
bıraktı ben de… Buradan başlayan sorularımın nereye gideceğini bilemem ama hep
bir yerlerden başlayan kafalardaki soruşturan sorular bir
yerlere mutlaka ulaşıyor eninde sonunda… Neye inanacağımı şaşırıyor insan
bazen… Tam ‘’ hah işte budur ‘’ derken, ‘’
pat ‘’, kafalarda soru işareti…
***
Benim Cumhuriyet gazetesini okumayı bırakmaya karar verdiğim zaman,
Kültür sayfasında yazan Bertan Onaran’ ın işten çıkarılmasının hemen sonrası idi. Bana göre
ne ilginçtir ki, Bertan Onaran’ da
gazeteden çıkarılmadan az bir zaman önce köşesinde Yılmaz Dikbaş’ ın ‘’
EFENDİ TERÖRİSTLER ‘’ kitabını
tanıtmış ve alıntılar aktarmıştı… Siyonist Henry Kissenger, bu kitapta adı geçiyor muydu acaba? CFR üyesi miydi ne, hatırlayamadım birden… Güçsüz hafızam,
fazla zorlamaya gelemiyor…
Daha sonra bir söyleşide karşılaştığım, bunu
sorduğum Orhan Bursalı şöyle cevap vermişti bana.
‘’ Eee, sanmıyorum. Kültür sayfasında siyaset yazıları
yazılmasından idare rahatsız olmuştur herhalde…’’
Benim için ‘’ idare eden ‘’ bir
cevap olmuştu açıkçası…
***
Tam yazımı tamamlamıştım ki;
Konuyla alakası olmayan bir ileti düştü ekrana...
Tarih 20.11.2012…
ADD ISPARTA Şubesi
Başkanı Mahmut Özyürek hakkında ‘’ Üyelikten İhraç
‘’ kararının verildiği bilgisi geliyor. İletinin bir bölümü şöyle
devam ediyor…
‘’ Genel Merkezce daha önce verilmiş olan 11.03.2012
günlü yetkiye dayanılarak açılmış olan davanın bundan böyle doğrudan Genel
Merkez Hukuk Müşavirliğince yetkili kılınan avukat aracılığıyla takibine karar
verilmiştir.’’…
Hangi dava mı?
‘’ Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Yaşadığı
Topraklardasınız ‘’ tabelasının Isparta Barla' da dikilmesinin kararının iptali
için açılan dava…
Davanın duruşmasına 12 saat kala şube başkanı
üyelikten ihraç ediliyor…
ADD Başkanı Bayan
Çölaşan tarafından
mı?
Herhalde…
Bay Çölaşan acaba, Bayan
Çölaşan ve
bu konu hakkında bir şey yazacak mı, yazarsa ne yazacak, bir okur olarak merak
ediyorum…
***
Bu arada ADD den ihraç
edilen bir kişi daha vardı dik başıyla ve
bunu onun önüne hep koyan(lar)geldi bir an aklıma… ADD de
olmak için sadece mitinglere gitmek yeterli mi? Yoksa dik başlı olup
aklına yatmayanları söylemek ve savunmak rahatsız mı ediyor?
***
Bir şey daha;
Cengiz Özakıncı’nın kitaplarından birinde( İblisin Kıblesi
veya Yeni Osmanlı Tuzağı) bir resim ve Said Nursi hakkında
bilgilendirme vardı. Resim onunla ilgili bir açılış resmi idi. Ve Resimde resmi
kıyafetli bir subay vardı. Tugay Kom. gibi
bir açıklama vardı altında.
Hay Allah, aklımda da doğru dürüst bir şeyler kalsa ve
hatırlasam, şaşarım…
***
Sevgili Mustafa Yıldırım’ ın Saidi
Kürdi-Nursi ile ilgili ‘’ MECZUP YARATMAK ‘’ kitabını
bir daha okumakta yarar var diye düşündüm bir an.
Ve diğerlerinin, araştırmacı yazarların kitaplarını…
İmzalı kitaplarımı sakladığım rafa uzandım… Kitaplara
ve yazarların isimlerine baktım…
‘’ Elleri öpülesi insanlar bunlar…’’ diye aklımdan geçti bir an…
***
Bir an içimden TGB gençleri
için ‘’ Allahım onları koru…’’ diye dua etmek geldi
nedense, içgüdü işte…
Hani bizim zamanımızın gençleri gibi, 68,78 kuşakları,
yem olmasınlar ‘’ el adamı ‘’ na, ve adamlarına…
***
Bizler;
Hep ‘’ kafamız kumda, gerimiz açıkta’’ olarak
mı yaşayacağız… Ve marşlar söyleyip nutuklar atacağız…
Birilerinin ardından…
Bu aralar diğerlerinden çok Atatürk diyenlerden
korkmaya başladım, düzeltelim, Atatürk arkasına
saklananlardan…
***
***
Okuduğum gazetelerin özünün
doğru olmasını ummaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Yoksa bizler, halk
olarak, oradan oraya savrulan, kontrol edilen ‘’ ahmaz’’(**) lar
mı olacağız hep…
Hep söylediğim ve yazdığım iki ayrı küçük ‘’satırlar
öbeğimi ‘’ bir kere daha yazacağım.
· ‘’ Paranoyaklık hastalıktır ama biraz paranoyak
olmakta ‘’ ahmaz ‘’ (**) olmayı önler… TDK
’’
· ‘’ Şeytan, ayrıntıda gizlidir, görebilene… Şeytan,
kendini ya hiç göstermez, ya da en sonunda gösterir, göremeyene… TDK ‘’
***
O geçmiş günleri bir daha yaşar ise, ülkem
ve ülkem insanım… Ve ‘’ el adamı ‘’ ve adamları
tekrar başarılı olurlarsa eğer. Beyinleri
uyuşturulmuş bu millet için bu son olur ve ‘’
altın vuruş ‘’
olur…
Bu dönemden başka da zamanları kalmadı
sanırım, sona geldiklerini düşünüyorlar da…
Onlar öyle düşünüyor elbette…
Biz onların sonunun geldiğini
düşünmeliyiz…
Saygılarımla,
Tuncay D.KALEMOĞLU
22.Kasım.2012, İstanbul
***
(*) Atatürkçüler Yenildi. Yılmaz Dikbaş.
(**) ahmaz… ahmak + aymaz… TDK