siz pirinç nedir bilir misiniz?
bilirsiniz…
siz pirinç çuvalı nedir bilir misiniz?
bilirsiniz…
siz pirinç çuvalındaki taşları bilir misiniz?
ayıklanan…
ayıklanması gereken siyah ve beyaz taşları (!)
sahi bilir misiniz?
pilav yapmak maharet ister...
büyüklerimiz iyi pilav yapabilmeyi maharet saymışlar...
yuva kurmanın
aile olmanın tarifinde
simgesel olarak elbette...
pirinç aynı cins olursa pişirmek kolay…
suyun ayarı
tuzun ayarı
yağın ayarı
ateşin ayarı...
koy tencereye
birincisinde olmasa tutturursun üçüncüsünde…
marifet
karışık pirinçlerin olduğu çuvaldan alınan pirinçleri pişirmekte…
iyi pilavın içindeki taşlar ayıklanmalı…
siyah taşları bulmak kolayda
beyaz taşları bulmak zor olmalı...
ama bulmalı…
bunca yıldır yediğimiz pilavlar ehil ellerden çıktı bu ülkede...
farklı yörelerden
farklı kültürlerden
farklı inanan yüreklerden
farklı insanlarımızın elinden...
sofrada bazen olsa da kötü eller
maya sağlam yerden…
çuvaldan bakkala
bakkaldan eve
evde mutfağa
mutfak dan tepsiye
siyah ve beyaz taşlardan tek tek ayıklandıktan sonra
tencereye
tencereden sofraya
sofrada tabağa
tabaktan kaşık çaldığımız pilav...
anaların
güzel anaların ellerinden yediğimiz pilavımız...
yapan öpülesi eller
karışık pirinçlerin olduğu çuvalı pişiren maharetli eller...
temiz eller…
sevgi ile gelenek ile kültürlerimizin ortak terbiyesi ile
birliktelikleri ile ayıkladılar temizlediler o eller...
çuvaldaki pirincin pilavın içindeki diş kıran
siyah ve beyaz taşları yüzyıllardır…
iyi esnaf pirinç çuvalını temiz satar…
kötü esnaf ağır bassın diye pirinç çuvalının içine
beyaz ve siyah taş katar...
bu kuraldır dünyada
iyi olmasa kötü olmaz
kötü olmasa beyaz ve siyah taş pirinç çuvalındaki yerini bulmaz…
temiz pirinç çuvalının değerini
onu satan esnafın iyisini
taşı ayıklayan ellerinde maharetini
karışık pirinçlerden pilav yapan ellerin kıymetini bilmeyen...
‘’ akılsız‘’ dır…
başkalarının temiz pirinç çuvalını beyaz ve siyah taşlar ile dolduran...
ağız tadı ile yenecek pilavın keyfini bozup başkalarının dişlerini kıran...
sofralarının huzurunu ve tadını kaçıran...
sevgisi geleneği kültürü aile bağı olmayan
olanları hazmedemeyen ve yok etmek isteyen…
‘’ arsız‘’ dır...
sofrası güzel gözükse bile bilerek pirinç çuvalının içine taş katanın
sofrası güzel gözükse bile bilerek taşlı pirinç ile pilav yapanın
pilavı boğazdan geçmez...
mide hazmetmez...
çok dişler kırdı bu gizli hain beyaz ve siyah taşlar ağızlarda
karıştıkları pirinç çuvallarımız da…
kaldıysa eğer beride kalan üç beş diş yiyenin ağzında
onlarda sabretmekten ve sıkmaktan çeneyi neredeyse kırılmakta...
marifet farklı pirinçler olsa da çuvalda
pilav olabilmektir sofrada…
ve pişirebilmektir pilavı
kabında…
ocakta…
kıvamında…
birlikte yaşanıyor müdahaleye acil ihtiyacı olanlar ile bu ülkede…
akıl kaybı olanlar…
akıl kaybına kapılanlar…
birlikte yaşanıyor müdahaleye acil ihtiyacı olanlar ile bu ülkede…
akıl kaybı olanlar…
akıl kaybına kapılanlar…
kimine göre o kişidir ihtiyacı olan yitirendir aklını…
kimine göre bu kişidir ihtiyacı olan yitirendir aklını…
acil ihtiyacı olan veya olanlar birbirlerine komşular ve tanışlar…
herkes kendinin haklısı…
gelinmez ise bir araya acilen toplum olarak
akıl yolu ile…
sevgi yolu ile...
aynı birlikteliğe aynı yola…
korkarım
acil müdahale edilecek millet de kalmayacak ortalarda…
temiz pirinç çuvalı yerine taşlı olanı almak için
taşlı ve kötü olanı ayıklamadan pilav yapmak için
bile bile dişlerini kırdırmak için
aklını yitirmiş zavallı bir ‘’ akılsız‘’ olmak gerek…
buna sebep olmak için ise soysuz bir '' arsız'' olmak gerek...
‘’ akılsızın‘’ ın bozuktur aklı…
‘’ arsız‘’ ın ise bozuk olandır mayası…
aklını kullanamayan ‘’ akılsızın ‘’ ın sonu…
olmaktır sonunda ‘’ arsızın ‘’ ın kölesi kulu…
Tuncay D. Kalemoğlu
temiz pirinç çuvalı yerine taşlı olanı almak için
taşlı ve kötü olanı ayıklamadan pilav yapmak için
bile bile dişlerini kırdırmak için
aklını yitirmiş zavallı bir ‘’ akılsız‘’ olmak gerek…
buna sebep olmak için ise soysuz bir '' arsız'' olmak gerek...
‘’ akılsızın‘’ ın bozuktur aklı…
‘’ arsız‘’ ın ise bozuk olandır mayası…
aklını kullanamayan ‘’ akılsızın ‘’ ın sonu…
olmaktır sonunda ‘’ arsızın ‘’ ın kölesi kulu…
Tuncay D. Kalemoğlu
Antalya
Kasım 30, 2011.
Kasım 30, 2011.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder