bir akıl görürse eğer olabilecekleri hayat iyi anlaşılabiliyor
buna galebe çalmak diyor kimileri...
bir de geçirmişlik görmüşlük varsa eğer yaşam fark edilebiliyor
buna da bittecrübe diyor birileri...
hangisi ağır basar derseniz yaşamda
akıl mı
duygu mu
bilemem
belki bazen biri
bazen de belki diğeri
bir arada değillerse gariplerim eğer her ikisi de
öksüzdür aslında kendince her biri...
ne akıl yetiyor bir başına tat alıp yaşamaya
ne de duygu yeterli oluyor tek başına yol almaya ...
eğer bir aradalar ise akıl ve duygu
bu her ikisine de bir şans yolu...
eğer yoksunlarsa birbirlerinden ve eksikse öteki diğerinden
yırtınsan da çoğu zaman yaşam gider hep tersine doğru...
bunun neticesi
yaşarken karşılaştığımız şudur ki
biri
olanları umursamazmış gibi gösteren kişidir bulunduğu ortama
bu ona hep zor olanıdır...
diğeri
gerçek olmayan yüzler takınan kişidir karşısındaki seyreden koltuklara
bunun sahibi hep rolün yapanıdır...
bu böyle devam eder durur hayatta
eğer o ruhu doyuramıyor ise bir arada olamayan akıl ve duygu
eğer o ruhu doyuramıyor ise bir arada olamayan akıl ve duygu
ruhu yoran istenmedik roller sürüp gider kendince doğaçlama
işte bu da en zor olanıdır...
yıpratır...
ya oynanır roller zaman akıp gider ki bu muhtemelen her andır
bunu en iyi hisseden akşamları yastığa başını koyandır
neredeyse bu kaçınılmaz yaşanandır her gün...
ya da bir gün ne rol yapan kalır ne de seyreden koltuklar
konulduğunda beden-i insan ve yüzü kabe-i muazzama doğru
işte bu da nihayete eren son andır o gün...
sanırım deniliyor ki bu yüzden
önce ruhunu doyur diyor bilen...
bir yanda
dolu dizgin yaşamak isteyen genç ruhun doyumsuzluğu
dolu dizgin yaşamak isteyen genç ruhun doyumsuzluğu
diğer yanda
uzaktan izlemekte olan doymuş ruhun uyumsuzluğu...
uzaktan izlemekte olan doymuş ruhun uyumsuzluğu...
bir yanda
yaşanmak istenen yirmili yaşların kendince doğruları ve duyguları
yaşanmak istenen yirmili yaşların kendince doğruları ve duyguları
diğer yanda
gözlemleyen altmışlı yaşların kendince aklı ve sessiz bakışları...
gözlemleyen altmışlı yaşların kendince aklı ve sessiz bakışları...
bir yanda
asla dizginlenemeyecek olan kanı kaynayan gençliğin duygu ve ruhu...
diğer yanda
aslı dinginleşmek isteyen tecrübe-i kat' i yenin aklı ve ruhu...
yaş yokken başta
yaş çokmuş gibi davranmaya çalışmak ve çırpınmak o yaşta...
yaş çokken başta
yaş yokmuş gibi olmaya çalışmak ve özenmek bu yaşta...
oysa
zor olmayan zamanında yapılan
doğaya aykırı olmayan...
zor olan ise zamansız yaşanılmak istenen
doğaya aykırı olan...
işte akıl ve duygunun içine düştüğü kaçınılmaz girdaptır bu...yapılacaksa eğer olacak olan
yapılacak...
engel olunamıyorsa bazı şeylere
yaşanılacak...
beyhude çabalar bazen değiştirmek için yazgıyı acz-i insani
olacak...
bu bazen keyif olur
bazen de keder
ama hepsi kader...
olacak...
bu bazen keyif olur
bazen de keder
ama hepsi kader...
ister yaş olmuş olan ol
ister yaş almış olan ol
küçüğüm
büyüğüm...
ne akıl ne de duygu engel olamıyor çoğu zaman olacaklara
küçüğüm
büyüğüm...
ne akıl ne de duygu engel olamıyor çoğu zaman olacaklara
nelerse kadere yazılmış olanlara
işte her nelerse onlara...
işte her nelerse onlara...
bazen renkli bakışlardan taşan gözlere...
bazen de kırmızı dudaklara pelesenk olan sözlere...
yapılır...
yapılmaz...
istenir...
istenmez...
olur...
olmaz...
edilir...
edilmez...
bilemem...
bilemem...
iyi de nereye kadar...
bir yere kadar...
tuncaydoğanKALEMoğlu
02.02
20. nisan. 2020
Sefaköy / İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder