16 Mayıs 2011 Pazartesi

DEVŞİRİLMEK...

devşirilmenin bin yolu… 

kimine ''Atatürk'' dedirtirler… 
kimine ''Allah'' dedirtirler… 
kimine ''Felsefe'' yaptırırlar… 
kimini '' Mürit'' yaparlar… 
kimi için en büyük yemdir şirketler ve ''Para'' 'lar… 

kimi sanır ki ham taşımı yonttum erdem leştim mahfillerde… 
diğer biri sanır ki Mevla’ya erdim tekkelerde… 
bazıları ülkeme hizmet ettim sanır otel toplantılarında… 
bazıları erdim sanır oralarda...

herkesin nabzına göre verirler şerbet… 
sanır ki benim yazık ülkem insanım en iyi ben oldum elbet… 
oysa bunun adı 
bireysel veya sosyal zafiyet 
demem o ki ait olmak bir yere… 

şizofrenliği fark edememek paranoyak derken millete… 
ve ya anlaşılmaz uzun bir süre 
veya anlaşılsa da sonunda olunduğu ''orta malı'' o yerde… 

ülkeye verdikleri zarar 
yapacak bir şey yoktur 
duruş aynen şudur bireyde artık… 

ya sessize yatacaksın 
ya karşı duracak kendini savunacaksın 
ya da karşı tarafa iftira atacaksın… 
veya ahmakça mazeretler sıralayıp safa yatacaksın… 

öyle ya devşirilmiş ''can'' taşıyan beden başkasının gücüne ''tüner''… 
ondan erdemli, cesur, özeleştiriyi yapan bir birey olmayı artık 
kim bekler…

onlar artık devşirildikleri kadar 
onları devşirenlerin izin verdikleri kadardırlar… 
artık takındıkları her tavır ve oynadıkları rol 
önce kendilerince inandıklarıdırlar... 
sonra kendi gibilerine inandıklarıdırlar… 

kendilerine biçilen rollerini oynarlar... 
üstlerine kesilen dikilen gömleği giyerler...

inanarak veya inanmayarak 
seve seve veya zorla... 

onlar artık devşirildikleri kadardırlar...

Tuncay D.Kalemoglu Mayıs 2011