12 Aralık 2017 Salı

bir gün bir kere haklı çıkılacak...

hani derler ya
bu günü son günmüş gibi yaşa
hani derler ya
en azından bir kere haklı çıkarsın...

kaçarı yok galiba
bir gün en azından bir kere haklı çıkılacak...


Tuncay D. Kalemoğlu
12.12.17, Kanlıca.

8 Aralık 2017 Cuma

ıslak satırlar...

duygular vardır görülmeyen
bir yerlerde
ama vardır...

bazen

anılarda
gözlerde
kalışlarda
gidişlerde
fotoğraflarda
suskunluklarda...

duygular
gerilerde bir yerde durur yerlerinde 
sessizce...
kendilerince...

ve bazen anlatılan satırlarda...

güzeldirler onlar
ait olanlarındırlar kendilerince
satırlar...

ama bazıları daha bir farklıdırlar...
farkları 
o satırların yazılırken ıslanmalarındandır...

onlar 
ıslak satırlardır...


Tuncay D. Kalemoğlu
11. Ekim. 2017, Kanlıca.

20 Kasım 2017 Pazartesi

harekat...

AFRİN' e BEŞ KALA... beyhude onca söz artık oyun kurallarına göre oynanacak ne onlar değişecek ne bu dünyanın gidişatı her şeye hazırlıklı olmalı artık eller tetikte beklenecek...

el adamı
ya yarattığı terör itlerini it gibi bırakıp gidecek...
ya da itleri ile birlikte yok edilecek...

bunca yıllık
bunca şehit anısına...


Tuncay D. Kalemoğlu
21.11.2017, Kanlıca.
https://twitter.com/tuncaykalemoglu

10 Kasım 2017 Cuma

yenisi gelmiyor ki...

Kabaçam' a...

dedi ki arkadaşım bana bu gün
saat on otuz da
her on kasımda aynı dizeler
olmuyor ki yenileri lazım

doğru diyordu
belli ki o zamanlardan bu yana
epeydir
yıllarca
aynı yazıları yolluyordum ona
onlara
herkese
tüm arkadaşlara dostlara...

ben de cevap verdim ona
'' yenileri gelmiyor ki...'' diye...

aslında Gazi için yazdığım yazıların sonrasına
yeni yazı yazmak içimden gelmiyor anlamında
yazmıştım arkadaşıma

ama bilmeden demiştim ki ona
onun gibisi gelmiyor bir daha...

sonra dostuma şöyle dedim
bir sonraki on kasıma kadar gelirse bir ilham
ve yazarsam başka satırlarımı onun için
o zamanda bu yazı olsun senin için

işte şimdi geldi satırlar 
bekletmedi beni
ben de fazla bekletmeyeceğim seni
tam on üç saat on dört dakika sonra 
bu satırlar hem sana
Kabaçam

hem de ona...
Gazi' ye...

dostum
yenisi gelmiyor ki...


Tuncay D. Kalemoğlu



5 Kasım 2017 Pazar

Vaniköy sahilinde bir ihtiyar...

sabah saatleri
Kanlıca Üsküdar arası dokuz on beş vapuruna bindim
aslında büyük yolcu motoruydu o benim-kisi
ama canım şimdi ona vapur demek istedi
bildik klasik İstanbul vapuru az geçer de Kanlıca' dan

vapurun sol arka kıçında
sabahın dokuz buçuğunda 
güvertede oturup kahve keyfimi yapıyordum
laf aramızda bir de tütün

sabahları güzel olur 
denizin rengi ve motorun köpükleri
kaptan da desteklermiş gibi keyfimi
sanki kıyıyı yalıyordu dümeni
seyret gözüm yalıları tek tek dercesine
hani kaptan istese yalılara girecekti sanki vapur 
neredeyse odalarının içine

bir yanda koyu mavi durgun deniz
diğer yanda boğazın delen serin havası
her yer motorlar ile doluydu
her yer martılar ile kaplıydı
onlarcası
yüzlercesi
binlercesi
bir aradaydılar mavi boğazın koynunda hepsi
belli ki balık sürüsü vardı sularda 
bizim vapur ise 
geçiyordu aralarından arsızca...

şöyle bir bakınca 
koyu mavi suyun üzerinde duran beyaz martılara
benziyordu sanki hepsi
fırçanın tuvale kondurduğu beyaz noktalara

martılar balık için bekliyorlardı
bazıları uçuyordu
bazıları dalıyordu
sürekli bağırışıp duruyorlardı 
mest ederek seyredenleri

bir gün öldürecek beni 
bu martı sesleri...

küçük bir balıkçı motoru belirdi yanımızda
Çengelköy' e doğru yol alırken vapur
Vaniköy kıyılarında
hani şu altı metre kadar olanlardan
çok yakındı bana
uzansam yakalayacaktım sanki elimle
dümende bir adam 
baktım motorun üzerinde ki yazılı isme 
'' ihtiyar '' yazıyordu
dümende ki balıkçı da ihtiyar idi zaten
ya da ihtiyarlık yolunda 
benim gibi
altmışlarında...

ihtiyarın bir elinde bira şişesi
diğer elinde dümen
bir yanda motor sesi 
oltasını sallamış boğazın akıntısında gidiyordu
yol alıyordu ekmek teknesi...

bir yandan da pizleniyordu...
bilen bilir 
alemde buna pizlenmek denir...

belli ki abimiz  dün akşamdan kalmıştı
bir önceki geceyi dengeliyordu boğazın koynunda 
keyifle kendisini akıntıya salmıştı
oltasını da denize atmıştı
havasını da soluyordu İstanbul' un
kokusunu da
öyle ya
balık gerekiyordu tekrar bir sonraki akşamın sofrasına...

elimi kaldırdım 
'' oh işte bu güzel hayat '' dedim işaret yaparak 
o da şişesini kaldırdı '' şerefe '' yaptı
kahve kupam ile karşılık verdim
selam verdik birbirimize
selamlaştık
göz göze
sabahın serinliğinde derinliğinde...

bizim vapur yanından geçti gitti 
onun motor da yavaşça yoluna devam etti

bir an yaşananın hepsi buydu
o bir anda ben onu anlamıştım o beni anlamıştı
güzel olan işte bu anı yaşamaktı...
sadece on saniye
bu on saniye de yaşanan hayat ve andı...

kısa bir bakış 
karşılıklı tebessüm
birlikte kalkan eller havaya
hadi bakalım uğurlar olsun güzel güne dercesine
bir selamlaşma...

hepsi on saniyede bitti
bu süre ikimize de yetti...

o an 
boğazı' da sevdim vapuru' da...
kasımın kışını
güvertede çarpan soğuğu
Vaniköy üstünde doğan güneşi
balıkçı motorunu
bira şişesini
kahvemi
tütünümü
balıkları
martıları
taze sabah havasını
hepsini...

bir de ihtiyarı sevdim...
gülümsemesini
pizlenmesini
keyfini
selamını
sabahın dokuz buçuğunda yaşadığımız o anı ...

kimdir nerededir bilmem
sağ mıdır sağlıklı mıdır onu da bilmem
ne adını 
ne evini 
ne kendisini hiç bilmem
bildiğim tek şey
bana ait ülkemin bana ait insanıdır o...

o beni anladı ben onu anladım
sadece on saniyede
Vaniköy' ün o anını yaşadım
bize ait olan mekanları görürken...
hepimize ait olan havayı solurken...
kısa anı birlikte yaşadık ve paylaştık ikimiz...

İstanbul' un herhangi bir yerinde
resimlenmesi gereken milyonlarca anlardan biri idi ihtiyar...
şimdilik fırçamla değil ama
satırlarım ile resimledim onu kağıda...

hepsi bu...

Tuncay D. Kalemoğlu
01.Kasım.2017, Kanlıca/ İstanbul



26 Ekim 2017 Perşembe

şu an...

tam da şu an
ne olduğundan çok ne olacağını düşündüm...
ne olduğumdan çok ne olacağımı düşündüm...

Tuncay D. Kalemoğlu
26.ekim.2017, Kanlıca/İstanbul

21 Ekim 2017 Cumartesi

hanımım...

geceleri sağ yanım...
gündüzleri her yanım...

hanımım...


Tuncay D. Kalemoğlu
22. Ekim. 2017, İstanbul

1 Ekim 2017 Pazar

el adamı...

o günün ne kadar önemli olduğunu unutmayanlar
bu gün o gün için hazırlanmaktalar...
bu gün de o gün gibi
o günün aynı hüsranını yaşayacaklar...

el adamı...

24 Eylül 2017 Pazar

duayla nefer...

bizler yatıyoruz buralarda nefer...

sen soğukta matta
biz sıcakta yatakta...
akıllar sende olup o yatakta nasıl yatılırsa...
varsa sabaha bir harekat oralarda bir yerlerde nefer
Allah yanında ola duayla...


Tuncay D. Kalemoğlu
Kanlıca, İstanbul, 25.eylül.2017, 
00.05

15 Ağustos 2017 Salı

olduğu kadar...

olan ile olduğu kadar
olunabiliyorsa...
olmuyorsa eğer bulduğun kadar
bulunabiliyorsa...
bulunmuyorsa eğer eldeki kadar 
olabiliyorsa...

neyse o...
o kadar...

o kader...


Tuncay D. Kalemoğlu
13. Ağustos. 2017, Antalya.

9 Ağustos 2017 Çarşamba

çürürsün...

nerede olduğuna bağlı...
nereye ait olduğuna bağlı...
ne olduğuna bağlı...

yer ve imkan kötü değildir
kötü olan ait olunmayan yer ve imkandır...

bitki bile toprak ve hava seçer
ya insan...

kötü olan ait olunamayana imrenmektir...
kötü olan ait olacağın yerini bilememektir...
kötü olan ait olunmayanda mutlu gibi görünmektir...
kötü olan bunu bilememektir...

hepsinden öte

kötü olan
ait olunmayan yerde bunu fark etmeden yaşayıp ölmektir...
daha kötü olanı ise
ait olunmayan yerde bunu fark edip yaşayarak ölmektir...

çürürsün gözüm
ait olunmayan yerde 
çürürsün...


Tuncay D. Kalemoğlu
9.Ağustos.2017, Kanlıca / İstanbul


30 Temmuz 2017 Pazar

içerideyim, dışarıdayım...


İÇERİDEYİM...
atölyenin içindeyim bir yerlerde
çalışmaktayım gelirsiniz diye
son gelmezse eğer kaderden...

DIŞARIDAYIM...
hayatın içindeyim bir yerlerde
döneceğim gelirsiniz diye
son gelmezse eğer kaderden...


Tuncay D. Kalemoğlu
Sarıyer / İstanbul
30.Temmuz.20017

29 Haziran 2017 Perşembe

doğmak doğurmak, doymak doyurmak…

doğmak doğurmak
yaşanan ilk doğalımız
zor olan…

doymak doyurmak
yaşanan sonraki doğalımız
daha zor olan…

doğan doğuran biz
doyan doyuran biz
yok eden de biz

öldüren aç bırakan süründüren biz...

bu onun için diğerlerinden 
doğmaktan
doğurmaktan
doymaktan
doyurmaktan
daha kolay olan...

sebep 

petrol 
maden
toprak
kin
hırs

aç olmadan öldüren tek canlı
aç gözlü
biz...

insan…

29.Haziran.2017, Antalya.
Tuncay D. Kalemoğlu


28 Haziran 2017 Çarşamba

kötü, daha kötü, en kötüsü...

ülkemizin ve dünyamızın içine ettiler
bu kötü...
insanlar peşlerinden gittiler ve takip ettiler
bu daha kötü...
onlar ve takip edenler ile yaşamak zorundayız 
bu en kötüsü...


Tuncay D. Kalemoğlu

29.haziran.2017, Antalya.

15 Haziran 2017 Perşembe

politika, politikacı, halk, sistem...

politika
bulaştıkça kokutan
uğraştıkça batıran
dipsiz bir fosseptik çukuru...

politikacı
çukurun içindeki...

halk
çukuru ve içindekileri takip eden...

kokmuş sistem
paranın sahipleri ve kurdukları düzen...
kurulan bu düzenin ve para gücünün esirleri...
yani köpekleri...

olacak olan
bir halt olacağı yok...
her yol ve herkes fosseptik çukuruna gider...

sonuç
pislik dolu kokan çukur...
çok önemli olduğunu sanan içindeki kokan zavallılar...
bunları takip edip umutlanan daha zavallı olanlar...
paranın ve gücün esiri olan soysuzlar...
yaşananlar...
yaşadıklarımız...

ne pislik...


Tuncay D. Kalemoğlu
15.Haziran.2017, Kanlıca/İstanbul.



7 Haziran 2017 Çarşamba

ne diyeyim...

bu gün bozuk bir kişilik ile beraberdim
yapacak bir şeyim yok
ne diyeyim...

bir kişi olsalar iyi 
her yerdeler
kim bilir kaç kişiler...
çaresizim...

Tuncay D. Kalemoğlu
07.Haziran.2017, 
Kanlıca / İstanbul

***

gerisin; ilerlersin...
adam yok; yetiştirirsin...
paran yok; kazanırsın...
her şeyin bir çaresi vardır.
fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur...
AHMET HAMDİ TANPINAR.






1 Haziran 2017 Perşembe

ressamın budur durumu...

Mehmet Işıklı' ya...
Tuncer Ertuğrul' a...

öncesi eskizler
bazen kağıtta bazen kafada tasarlanan

sonrası
sonrası çıkan boyalardır tüpten tuvale sürülen
sadece boya değildir onlar 
onlar duyguları tarifleyen renklerdir aslında...

sonrası
sonrası kalemden çıkan renklerdir kağıda aktarılan
sadece renkler değildir onlar 
onlar bazen yaşanmak istenileni aktarandır hayatta...

sanatçının eseridir o...
sanatçının kendisidir o...

yürekten
hislerden
yaşanmışlıktan
akıldan
beceriden
kalpten
emekten
keyiften
tamamıyla sanatçıya ait olan...

eser...

fırçadan tuvale
kalemden kağıda
renkler ile hayalde olanın 
aktarılmış ve bitmiş olanıdır sonunda...

soyuttan somuta...
somuttan sonsuza...

hep yaşayacak olan...
resim
tablo
ressama ait olan...

sonrası
sonrası sergilenen tabloya bakan gözler
çerçevenin içindeki hisleri görenler 
daha doğrusu 
hissedileni hissedenler...

ama onu sahiplenen sadece bir kişidir...
sahiplenen de artık bundan sonra 
o eserin emanetçisidir...

sanatçı göçerse eğer bir gün bu alemden
bilinmeyen bir diğerine...
esere bakıldıkça hatırlanacaktır birilerince
saygıyla sevgiyle...
yaşayacaktır dostlarının geçmiş anılarında
sevenlerinin kalplerinde...

aslında

klasik olan yaşanmışlıklar dır bunlar
sanatçı hatırlanacaktır artık
yaşarken tam anlaşılamamışlıkla...
varken alemde yanında olmamakla...

dün çoklardır...
bu gün yoklardır...

hatırlanacaklardır...

bazen tebessümle içten...
bazen göz yaşlarıyla gönülden...

eserin durumu budur...
ressamın budur durumu...


Tuncay D. Kalemoğlu
01.Haziran.2017, Antalya, 06.37


11 Mayıs 2017 Perşembe

ACELEM YOK...

yürüyorum yolumda...
doğaya doğama uygun olanda...
acelem yok...


TDK
tuncaydoğanKALEMOĞLU
11. mayıs. 2017,  Kanlıca / İstanbul



29 Mart 2017 Çarşamba

hayatı kaçırırsın koşarken...

koşma...
yürü...

demem o ki 
yetişmeye çalışmak için koşma

ona göre seç hedefini ve yolunu 
ulaşmaya çalışmak için yürü...

sana sırt üstü yat bir şey yapma demiyorum
hele hedef koyma hiç demiyorum
ama yolunu çizerken farklı bir yöntem kullan diyorum...

neymiş
inişli yokuşlu hayat için mücadele gerekirmiş...
tamam
yakalamak ilerlemek başarmak için çok çalışılmalıymış...
ona da tamam...

kardeş sen bunların hepsini yap
ama koşma yürü...

ister yavaş yürü 
ister hızlı yürü 
ama hep yürü...

demem o ki sana 
hem durma hem koşma ama hep yürü...
göreceksin denilenlerin hepsi olacak 
olacak ama bir farkla...

kaçırmayacaksın o zaman...

neyi mi

dinle bak şimdi beni...

inişli yokuşlu olan hayat değil aslında

inişliyi yokuşluyu oluşturan koşuşturan insan...
her şeyi bilir ya...
ardından da bir dolu laf kalabalığı sallayan...

yok mu bu hayatın normal eğimle akan suyu
var...
nehirler yukarı mı akar hayatta
hayır...
veya ne kadarı hırçın akar aşağıya
bilmem...
ya da ne kadarı dingin akar yolunda
onu da bilmem...
yok mu bu hayatın düzü
çok...

o zaman...

gerekli olanın hepsi ama hepsi
alınacak bir nefes...
giyilecek bir hırka...
yatılacak bir döşek...
yenilecek bir lokma kadardır aslında hayatta...

diğerleri hırsın kadar doyumsuzluğun kadar ekstra...

anlaşılacaktır bu sözün anlamı günün birinde 
herkesçe
ya erken bir günde...
ya son kertede...
ya da teneşirden önce...

bunu anlamayan
çok olsa da hayatta
hiç önemsenmese de çoğu mekanda
göz ardı etme
koy bir kenara bu sözü sen...

bu felsefe kime uyar 

bu felsefe kime uymaz bilemem...
bu felsefe uyar bulana...
bu felsefe uymaz bulamayana...
bu felsefenin anlamını bulamayan koşar...
bu felsefenin anlamını bulamayandır koşan...

sen yürü kardeş

hızlı veya yavaş ama sadece yürü...

yürü 
ayağın takılmadan
takılırsa da kalk gene devam e
dersin...
yürü nefesin tükenmeden
tükenirse de soluklan yine gidersin...
yürü bileğin burkulmadan
burkulursa da sar sarmala devam edersin...

yeter ki kafanı gözünü patlatmadan yürü
ama hep yürü...


eğer birisi sana koşmanı söylerse 
kendince baktığı hayat felsefesiyle
bilgiççe...
böyle olmalı bu çağda filan falan derse
akıl dolu açıklamalarıyla hani 
kendince...
anlatırsa gerekçelerini emin tok bir ses tonuyla 
şöyle bir de bakış atarak yandan hani
tarzıyla...

konular hakkında söylerse bir şeyler sana 
uzun uzun anlatarak doğrularını
akıllıca gibi...

tamam...
dinle...

devam ederse ardından sallamalarına
uzay çağı filan gibi iletişim teknolojileri modülü 
mesela...
yüksek katma değerli hedeflerin önemi
bilişim teknolojileri metodunun gelişimdeki etkisi
öyle ya
nanoteknolojinin bilimsel ve gereksel konuları hakkında
ya da küresel rekabet koşullarının günümüzde yeri...

filan
falan
mesela...
tamam...
güzel
bunları da dinle
haklısın de...

ama kardeş sen 
koşma 
yürü...

beni dinle...

ara ara dur...
ara ara bak...
ara ara dokun...
ara ara hisset...
ara ara tat...
ara ara konuş...
ara ara dinle...
ara ara dinlen...

neden biliyor musun
kaçırırsın...

çünkü koşanların göremediklerini kaçırırsın...
çünkü koşanların umursamadıklarını yitirirsin...

bazı tatları tadamazsın...

yürürsen eğer ya görürsün ve dokunursun 

bu 
senin tercihindir...
koşarsan eğer ne görebilirsin ne dokunursun
bu da 
senin tercihindir...

öndekini yakalayayım diye koşarsan olabildiğince hızla
tek bir veya çok hedefin hırsları uğruna 
aldığın bireysel bencilce hazla...

kaçırırsın... 

kaçırırsın değer vermek gerekenleri...
kaçırırsın değer verdiklerini...

kaçırırsın değerlilerini...
kaçırırsın değerlerini...
kaçırırsın diğerlerini...


hayatı kaçırırsın
hayatın içindeki bir çok lezzeti kaçırırsın

yüzlercesini binlercesini kaçırırsın...

iyi ama neden...


çünkü
göremediğini de 
dokunamadığını da tadamazsın koşarken
bunların farkına bile varamazsın yanından hızla geçip giderken...

o yüzden 

dur...
soluklan...
bak...
dokun... 
tekrar yürü...

bu gün sana koş diyenler
bir gün koşamayacak duruma geldiklerinde
halen yürüyerek yanlarından 
geçenleri seyredecekler...
ve onların yürürken fark ettikleri değerleri...

tatları...
zevkleri...
sevdiklerini...
yaşadıklarını...
hissettiklerini...
keyifle anlatırken öylece bakıp dinleyecekler...

koştukları günlerde kaçırdıklarını anlarlarsa eğer
ki çoğu anlamayacaktır...
belki de koştukları günlere yanacaklar...
ama anlayıp ta yansalar bile 
inan bana  çoğu konuşmayacak
öyle sessizce  bakıp susacaklardır...

bırak isteyen koşsun 
tadını alamadan diğerlerinin...
uzun yürü sen
tadını alarak değerlerinin...

öyle veya böyle

gün gelecek zaten duracaksın soluk bittiğinde...
o yüzden koşma uzun yürü sen soluk yettiğince...


ne demek istediğimi anlamadığın bu genç günlerinde
zaman geçip gitmiş olacak...
ne demek istediğimi anladığın o geç günlerinde
hayat geçip bitmiş olacak...


bu yazdıklarımı ne zaman anlayacaksın biliyor musun...
yaş olduğunda değil...

ya yaş aldığında...
ya yaşlandığında...

hayatı kaçırırsın koşarken...


13.Mart.2017, Antalya.

Tuncay D. Kalemoğlu
https://twitter.com/tdkalemoglu