25 Ekim 2011 Salı

BİR İLAN... BİR YORUM... BİR YAZI...

BİR İLAN…

Sözcü
gazetesinin 19.Ekim günü şehit olan askerlerimizin fotoğraflarının olduğu tam sayfa 22.Ekim.2011 tarihli manşeti…

***

‘’ BAŞIMIZ SAĞOLSUN ‘’

Başbakan Erdoğan’ın annesi Tenzile Hanım vefat ettiğinde Türkiye’nin en büyük holdingleri, şirketler ve patronlar; binlerce lira verip gazetelere sayfa sayfa ilan yağdırmışlardı…
Ancak; Başbakan’a yaranmaya çalışan milyon dolarlık patronlar,19 Ekim’deki hain saldırıda şehit düşen 24 vatan evladını görmezden geldi…
Bırakın gazetelere ilan vermeyi, bir taziye mesajı bile yayınlamadılar…
SÖZCÜ, yüzbinlerin gözyaşları arasında toprağa verilen yiğitleri unutmadı, unutmayacak…
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı dileriz… SÖZCÜ AİLESİ
***

BİR YORUM…
’OĞLUM ‘’ yazımdan alıntı…
http://tdkalemoglu.blogspot.com/2011/08/oglum_12.html OĞLUM… 12.Ağustos.2011.
ama dikkat et…

dünya paranın gücüne tapanlar
para kazanmanın ve ona sahip olmanın gücüne inananlar
paranın gücü için katliam yapanlar
ve ona, sahiplerine hizmet edenler
dostlarını, ailelerini ve ülkelerini terk edenler ile doludur…

sana bunu bildiğin benim tarzım ile özetleyeyim

paranın köpeği olma…
para senin köpeğin olsun…
eğer paranın köpeği olursan o seni oturtup kaldıracaktır yaşamda…
eğer para senin köpeğin olursa sen onu kullanırsın ve oturtup kaldırırsın hayatta…

ya paranın kontrolü sendedir para benliğinin köpeğidir...
ya kontrol paradadır benliğin paranın köpeğidir...

bu dediklerimin ne demek olduğunu anlamak için…
kitap oku…
(TDK)

***

BİR YAZI…
Bakınız Ek 1;
http://tdkalemoglu.blogspot.com/2011/01/paranin-kopegi.html PARANIN KÖPEĞİ...Ocak.2011
***

elbet bir gün bütün akıllar başa gelecek…
elbet bir gün yapılanlar ve yapılmayanlar için utanılacak…
ama bunun için acı çekmek gerekecek…
daha büyük acılar çekilecek…

hakkedildi...
geçmişin bedeli ödenecek…
(TDK.25.Ekim.2011)
Tuncay D.Kalemoglu
http://www.tdkalemoglu.blogspot.com/
Ekim.2011

***

EK 1;
PARANIN KÖPEĞİ...
'' gömülünce yanında götüremeyeceklerine ve güçlerine tapanlara...''


az veya çok
hangimiz
bilerek ya da bilmeyerek
hizmetkarı olmadık ki
paranın
paranın sahibinin
paranın kontrol ettiği düzenin…

ne yapabilirdik ki normal düz bir vatandaş olarak
öyle ya da böyle
ekmek kapısı
kimi şu kadarlık
kimi bu kadarlık
bir şekilde içindeyiz düzenin ve
kucağındayız...
düzenin!

para ve gücü
dolaylı yoldan veya direk olarak
sarmalamıştır hepimizi
şükür diyen de vardır
defeden elinin tersi ile yerine göre onurlu olan da
şükür demeyip kendini kaptıran da vardır hırsına...

eğer
kontrol sende ise sorun yok
ama parada ise kontrol...
eyvah...

bunun kaba tabiri ileve en kısa yoldan anlatımı şöyle...

ya
paranın kontrolü sendedir para benliğinin köpeğidir...
ya
kontrol paradadır benliğin paranın köpeğidir...

ister hangi sarayda yaşarsan yaşa...
ister hangi bahçede mekan tutarsan tut...
ister hangi küp taş kenarında durursan dur...

yaşam sahasında top koştururken olursan birilerinin ve paralarının
kölesi...
ancak anlamayana oynarsın ve yutturursun takındığın adam rolünü
duyurursun değersiz sesini...

bunun kısacası ve şöyledir sözün özü...

onursuz isen ve ilkesiz isen
yoksa kontrolün ve kurbanıysan hırsının aczinin...
ne kadar çırpınırsan çırpın
ne kadar esvap takınırsan takın
ne kadar mevki ve koltuk edinirsen edin...
sana sahte bakışlar ile derler hanımefendi ve beyefendi
asıl kontrol eden ve paranın sahipleri...

etrafın doludur bu alemde ahmak ve yalakalar ile
ama yanında olman gereken ait olduğun değerlerin veya halkın yerine
ya paranın
ya da para sahibinin ve sisteminin olursun

köpeği...


Tuncay D. Kalemoğlu
Ocak 2011

19 Ekim 2011 Çarşamba

İÇİM YANIK DOSTLARIM...

ben
ben halen bu sabah 
oturduğum sandalyeden kalkamadım dostlarım…

ne yapsak
ne etsek
bilemedim dostlarım…

vatan uğruna toprağa düşen kuzuya mı yanayım…

yetim kalan yavrularına mı...
geride ağlayanlarına mı
eşine mi
anaya
babaya
bacıya
kardeşe mi...

ülkeye mi
ülkem insanıma mı yanayım...

ne yapsak
ne etsek
bilemedim dostlarım…

dünyanın vebali üstünüze hepinizin

ve dünya üzerindeki beslemelerinizin...

sofralarında rahatça lokmalarını yutanlar 
yataklarında şevkle ve huzurla sarılıp yatanlar...
hissetmeyenler ve umursamayanlar...
satanlar...
satılanlar...
siz ülke kanı akıtılırken eğlenenler...

siz...

para ve dünya hakimiyet hırsı için kan emen vampirler...
ve içimizde ki işbirlikçi köpekler...

ya bu millet sizi yıkacak…
ya da ilahi adalet sizi yakacak…

kalkamadım ben

ben halen kalkamadım bu sabah yerimden
kalkamadım ben dostlarım
üzerinde oturduğum sandalyemden...

yüreğim kabarık üzülmekten
üzülmekten de öte
sıkıntıdan... 
dertten...
kederden...

burnum sızlıyor düğümlenmekten...
içim
içim yanık dostlarım kederlenmekten
...

TDK
tuncaydoğanKALEMOĞLU
19.Ekim.2011, Antalya.


KOMUTANIM...ARKADAŞIM...

'' Cumhuriyet bayramımız Kutlu Olsun…(mu ?) 29.Ekim.2009 '' 

Aşağıdaki yazı, (komutanım-arkadaşım) hakkında ve iki kişi arasındaki konuşma;

TDK 1, bu satırların yazanı.
TDK 2, bu satırların yazanının içindeki soru soran ikinci ses…

***

- TDK 1. Kaç kere düzelttim, kaç kere hepsini sildim bu satırların ve tümünü silmek istedim hiç göndermemecesine biliyor musun?
- TDK 2. Ne oldu gene?
- TDK 1. Biz galiba tezgahın içindeyiz ve kendi kendimize yırtınıp duruyoruz…
- TDK 2. Bak şimdi, neler söylüyorsun, güzel güzel yazıyordun, yazmışsın da işte.
- TDK 1. Evet ama içim rahat değil. Kafamda onca soru. Duygular ve onların yansımaları farklı, gerçekler, olanlar ve onların yansımaları farklı.
- TDK 2. Anlamadım.
- TDK 1. Neyse yazdıklarımı bir oku önce.
- TDK 2. Kime, neyi?
- TDK 1. Bir dostuma, sonradan komutanım olmuştu. Yazdığım zaman satırların başında başka ben varım. Ama içimdeki başka ben sorular ile dolu, cevap arıyor. Sonunda söyleyeceğim…
- TDK 2. Gene ne var?
- TDK 1. Oku. Uzun zaman alacak yalnız, İnternet görüntülerini tıklamanı istiyorum.
- TDK 2. O kadar zaman ayıramam, sıkılırım ben…
- TDK 1.   Canımı sıkma şimdi benim çocuk...


Ayıracaksın çocuk...
Anlayacaksın, anlamaya çalışacaksın...
Seyredeceksin,  okuyacaksın
Zaman ayıracaksın
Dersini çalışan bir öğrenci gibi olacaksın…
Görerek, duyarak algılayacak-sın
Senin okuduğun yok ki 
Okusan da anladığın yok ki.
Ne yani çizgi roman veya filim mi yapacağım anlayacaksın sen diye çocuk...
Dediğimi yap.
Seyret, dinle ve oku…
Yoksa senin uyanacağın falan yok
Aymaz herif…
Senin aymazlığın yüzünden bende ülkede çekmekte…
OKU ve görselleri izle…
Önce şundan başla. 

BOP ’un(BÜYÜK ORTA-DOĞU PROJESİ) kurgulandığı, BOK ’un(BÜYÜK ORTA-DOĞU KAOSU) içine sürüklet-ilen olaylardan başla… 

Sabırla..
Yoksa başımıza gelebilecekleri akıl bile edemezsin...

https://www.youtube.com/watch?v=XIk0lQvRpTY
BÜYÜK ORTA-DOĞU PROJESİ(BOP)

- TDK 2. Tamam, tamam bağırıp durma karşımda…
- TDK 1. İyi, ayrıca bağırmıyorum söylüyorum…
- TDK 2. !
- TDK 1. Gerisini okuyunca söyleyeceğim.
- TDK 2. Tamam dedim ya.


***

KOMUTANIM…
ARKADAŞIM…


hatırlarsın dostum...
‘’Merhaba Orhan’’ dediğim zaman,

''Orhan yok artık, KOMUTANIM var.''
demiştin gözlerini dikip gözlerimin içine eğitim sahasının içinde.
unuttuğunu sanmıyorum ABD'nin ülkesinde…
dağlarda eğitirken bizi 1982' lerde,83’ lerde Eğirdir’de
tebessümle bakardın sabahları koşarken bize
bir taraflarımızdan ter akarken
ve tırmanırken engellere…

hınzır adam
bilerek mi seçmiştin ne beni,
hayati idame de ses bombası attığında
çalılar ve panço dan olan çadırımın dibinde,
uykudayken.
altıma edecektim neredeyse korkudan
bas bas bağırıyordun baskın yaparken...

''kalkın, uyanın’’ diye.
Daha yediğimiz yılanı ve kaplumbağayı hazmedip edemeden araziye...

ancak bu gün,
bu gün başka komutanlar bağırıyor dağlarda dostum,
pardon komutanım,

''kalk, uyuma, ölürsün'' diye...

soğuktan donmak üzere olan yorgun bedenlere,
yaralı iken karlar üstünde yatanlara…
doğu'da, güneydoğu'da Gazi’nin neferlerine...
aslında suratlarına haykırmalı bunu anlamayanların,
rahat yaşamlarında kulak tıkayanların…
durmaksızın ses bombası atmalı bu günü anlamayanlara,
tam kıçlarının dibine senin attığın gibi…
gerçeği patlamadan bir gün,
umursamayanlara…
suratlarına tükürükleri saçarak bağırmalı,
bağırmalı ki anlasınlar ve uyansınlar sıcak koltukların da
el adamının piyonu olanlara…

‘’Sen Uyursan Herkes Ölür...Ülkemiz Ölür… ‘’ diye…
https://www.youtube.com/watch?v=_EMSEdkS9iU&t=2s
( NEFES)

yazık ki anlamıyor çoğu,
onlar
kendi rüya âlemin de bilemeden düştükleri
ve düşebilecekleri daha başka durumları…

yeni dünya düzeni için, ağlama duvarının önünde, mabetlerde, otellerde, yemeklerde, tarikatlar da ‘’ el adamı ‘’ na özenen bunca aklı başında(!) kişiler… Masonlar-Roteryanlar-Lionslar ve diğerleri…

yobazın ve yobaz tarikatların kucağında, bağnazlaşanlar… ‘’el adamı ‘’ nın yarattığı ve kolladığı, sakladığı Fettullah Gülen’in peşine takılan inançlı(!) zavallı kitleler…

Nato’ nun emrinde ve kıyafetinde çırpınan ve çıkmazda olan Gazi'nin(!) askerleri…

IMF-Birleşmiş Milletler-AB gibi oluşumlarının çıkmazında Devletimiz…

Ve genel aymazlığın kollarında, maçlarda, para kazanmanın keyfinde veya sefalet içinde, televizyonlar da, dizilerde ve diğerlerinde uyuyan uyutulan benim yazık Ülkem insanım…

Ve ülkemin içindeki ayıklanamayan-pirinç torbası misali-beyaz ve siyah taşlar…


http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2011/11/pirinc-cuvalndaki-hain-beyaz-ve-siyah.html

bir dolu oyun...
oyun içinde oyun...

bilirsin sen bunları…

hem de bal gibi bilirsin…

(Yeni Dünya Düzeni-Banu Avar...)
http://vimeo.com/4107606
(Masonik Yeni Dünya Düzeni-Banu Avar...)

ne halt yerler delerse,
ve ne halt yerlerse…
kafam almıyor anlayamıyorum inan.
akıllı değil mi bunlar, bunca eğitimli ve vatanını seven insan.
herkes haykırırken akılların başa gelmesi için,
koyunlarından namuslarının,
kucaklarından evlatlarının mı gitmesi gerek
bunca insanın…

biraz zaman ayırıp izlersen
ülke üstüne oynanan
oynatılan oyunları…
görürsün o zaman Türk’ü ile Kürt’ü ile birbirlerine kırdırılan vatan evlatlarını…
o zaman anlarsın hislerimi
satırlarımda ki duygularımı…
bu satırlarda hem kendini, hem bizi, hem de bildiklerini bulacaksın…
hepsinin nefesi ensemizde, içimizde…
sinemasını da yaptılar komutanım,
‘’NEFES‘’ diye…

onlar istedikleri gibi burunlarına halka taktıklarından
oynattıklarında değil…
sana oyun kuruculardan bahsetmiyorum,
ve figüranlardan…
ve istedikleri Kaos’un zeminini hazırlayanlardan…
sanma ki ölenler NATO'nun askerleri…
onların çoğu artık senin bildiklerinden değil,
karargâhta oturan ve oyun kurucusu olan…
kırmızı kuvvetler, mavi kuvvetler yazan,
NATO’dan…
onlar artık her iki rengi bedelleriyle yaşayan,
ve ödeyen…
onların çoğu artık dostum,
Gazi'nin askerleridir dün ve bu gün ölen…
farkındalar her şeyin,
çok bedeller ödediler ve halen ödemekteler…
onlar büyük hatadan, yanlıştan dönen...
NATO’nun değil,
Milletin ve Gazi'nin ordusundan…

( http://www.dailymotion.com/video/x8ogrd_harbiye-maryy-1283-icimizde_news
(Harbiye Marşı)

bizim yaptıklarımız oyunmuş(gibi),
otuz kiloluk sırt çantasını ve silahı taşımak,
gerçek kurşun ve ölüm korkusu olmadan…
sizinkiler de oyunmuş o zamanlar
bize anlatırken ölümü yaşamadan...
anlatırdı tertipler Bolu Komando Tugayından,
operasyonlardan döndükçe.
pek yeni idi daha sıcaklığı o zaman olaylar
anlamazdık,
anlayamazdık ne idi olup bitenler…
bizler eğitimlerde koşturup dururken,
sanırdık ki çok şeyler yaptık arazilerde veya
yapıyorduk kendimizce.
ancak anlıyor insan bu günleri görünce...
ama bu gün bağıranlar, savaşanlar ve postalına kar suyu kaçanlar farklı…
Ve can suyuna ecel...

onların yaşadıkları ne oyun, ne de çok şey yaptık sanıyorlar...
onlar,
gerçekten çok şeyler yapıyorlar dostum, ÖLÜYORLAR…
yani şehit oluyorlar anlayacağın...


analar ağlıyor acılarından
ve türkü yakıyorlar sevenleri arkalarından…
bazıları ağlarken her bir kınalı kuzularının özlemiyle,
yavrularının ardından haykırıyorlar,

‘’Vatan sağ olsun…’’
‘’Bir oğlum olsa onu da yollarım askere…’’
diye…


senin zamanından biraz daha farklı söylenenler,
yaşananlar,
yeminler…
kitaplardan değil artık,
yüreklerden, çekilen sıkıntılar ve acılardan, üzüntülerden, hırstan…
boğulacak önünde duran…

anlayamıyor çoğu hissetmeyenler, uzak kalanlar,
ve gözü kör olanlar…
geri kalanlar and içiyor arkalarından arazide…
unutanları ve hissetmeyenleri bilmem...

işte aynen böyle,
dinle…

http://www.youtube.com/watch?v=_C1KLDH_QiU ( Komando andı )

‘’ Tek Tek sorulacak bu hesaplar aziz şehitlerimiz için.
Günahsız yavrulara kıydınız söyleyin niçin…
Hain dilleriniz varmıyor söylemeye siz söyleyin Komandolar,

HER ŞEY VATAN İÇİN…’’

bizim için,
çocuklarımız için,
ülkemiz için...
etrafımızda onca aymaz uyurken,
ve bu ülke hainler ile kumpas içindeyken…

biliyor musun?
oldular hepsi şimdi yavaş yavaş çekilen acılarlar ile
suyu yavaş verilen çelik gibi…
bekliyorlar,
hazır şimdi vatan için ölmeye geride kalan binlercesi…

işte,
bundan korkuyor oralarda kiler,
suyun o tarafındakiler,

senin sığındığın ve olduğun yerdekiler…

yetmeyeceğinden entrikalarının,
teknolojilerinin,
silahlarının
korkusun dalar belki,
kim bilir belki de,
hedeflerine ulaşamama telaşı içindeler…

çok bedel ödedi bu ülke çok,
sen oralara gittiğinden beri komutanım,
çok da ödüyor halen ülkem…
ve daha ödeyecek de görünen,
oyunlar içinde pis hesaplar uğruna kurgulanan…
bedel ağır olacak herkese ne yazık ki
oyun kurucusuna da,
oynayana da,
oynatana da,
kurbanlarına da,
satın alınana da,
beslediklerine de,
beslemelerine de,
hainlerine de…

beklemede anlayanlar, bilenler…

ve tarih belki de tekerrür edecek seksen küsur yıl öncesi gibi.
varsa bir ilahi adalet,
ki var inanana…
elbette görecekler dostum,
pardon Komutanım.
ümidim hiç kaybolmadı inan, kaybolmayacak da...
onların bittiği gündür çuvalı geçirdikleri gün,
Gazi'nin askerinin başına...
bilmezler ki esas çuval geçti kendi kafalarına…
hatırlattılar zira oncasını,
beklemede hepsi,
akıllar geldi başa…

işte bizim buralar böyle,
yani işler karmaşık, zor komutanım…
bu çalışmam bir iç dökmedir sana,
hem yazısal, hem görsel…
aynı kaptan yedik seninle anlarsın beni…
hani oralardan da anlaşılmıyorsa yeterince,
uzaklıktan falan diye,
anlatmaya çalıştım kendimce hislerimi…

ama esas,
uyarıdır bu aynı zamanda dostlara,
ülkem insanıma,
ülkeme…

ancak,
yaratmak istedikleri Kaos'tan düzen kurmak isteyenler,
yıllarca burunlarına halka taktıkları ile beraber
çok uğraştılar emek sarf ettiler…
ama
farkında olmadan uyuyan, uyutulan bir devi uyandırıp,
yürekler de Gazi'yi yeniden
yarattılar...
oralarda pek duyulmaz
buralarda da el adamının devşirdikleri pek duymaz...
ama bu vatan için kalbi çarpanlar...

bak
bunları hissediyoruz
dinle...

https://www.youtube.com/watch?v=hw6QlftEmmA

(Gazi ve Marşlarımız )

ya da yaratmak istediler karşıt olsun diye,
oyunun kuralı öyle ya…
ama ters tepecek, bilir misin niye?
dostum,
pardon komutanım, bilsinler o yandakiler.
ne teknolojileri,
ne paraları,
ne entrikaları,
ne de satın alıp devşirmeye çalıştıkları beslemeleri yetmeyecek…
zayıf kalacaklar
silemeyecekleri istiklalimizin ve bağımsızlık ruhumuzun,
inancımızın karşısında...
çoğumuz biz böyle inanıyoruz,
inanmayan, hissetmeyen ruhsuzlar olsa bile…

( http://www.izlesene.com/video/muzik-tc-istiklal-marsi/334243
( İstiklal marşımız )

yıkılacaklar kağıttan bir kale gibi,
ve boğulacaklar akıttıkları dünyadaki onca masum kanın selinde…
bozulan dere yatağının seli misali önünde,
önümüzde…
buna kendileri bile şaşıracak,
değil besledikleri beslemeleri…
çok kan akıttı bu millet bu topraklara ve uğruna, Cumhuriyet’e.
ve hala akıtıyor da yüreklere…
bu,
onca kanı akan vatan evlatlarının
ve onların anasının, babasının, karısının, sevdalısının çocuklarının sesidir,
bu böyle biline…

içimizdekiler biliyor da artık,
bilsinler oralarda kiler de ülkemize göz koyanlar…
elbet bu satırlar ulaşır gereken yerlere…
kippa lı ABD çocuklarına
ve onların uzantılarına…
kazanamayacaklar...

http://tdkalemoglu.blogspot.com/2010/09/kazanamayacaklar.html
(Kazanamayacaklar,2008,TDK)

***

- TDK 1. Okudun mu?
- TDK 2. Evet, içinden geleni yazmışsın, iyi de, sorun ne peki?
- TDK 1. Sorun sorularım…
- TDK 2. !
- TDK 1.
Sen futbolda şike ve transferlerde mafya, para ödeme ile ilgili konuşulanları, entrikaları hiç duydun mu?
- TDK 2. Duydum.
- TDK 1. Bir sürü dalga dümen döner ama futbolcu denileni yapar, seyirci de tirübünler de bağırıp durur olan bitenden habersiz. Birbirini kendi kendini yer, kavga eder, üzülür sevinir, sonra evlerine giderler, yatarlar… Oysa bu işin yönetenleri var, yetkilileri vardır masa başında, arka odalarda bir yerde… Kararlar alınır ve uygulanır, öyle derler değil mi?
- TDK 2. Derler, oluyordur herhalde…
- TDK 1. Peki, bunca yıldır kavga gürültü kopar, onca vatan evladı ölür, neden?
- TDK 2. Vatan için…
- TDK 1. Nedir Vatan?
- TDK 2. Toprağımız! Ülke insanlarımız! Madenlerimiz! Yer altı üstü zenginliklerimiz! Tarım! Devlet! Devlet adamlarımız! Ordumuz! İstiklalimiz! Onurumuz! Neyse onlar işte…
- TDK 1. Bunlar için mi savaşılır?
- TDK 2. Evet…
- TDK 1. İyi ama bunlar bir bir Gazi’den bu yana anlaşmalar ile elden gitmiş… Hem de Gazi diye diye… Din ve Allah diye diye aksini yapanlar gibi.Din iman diye diye... Ne farkları var sence?.
- TDK 2. Ne farkları var? Kim yapmış bu anlaşmaları?
- TDK 1. Sen hiç okumaz mısın, olayları değerlendirmez misin? İki tarafta takiyyeci, farkları yok ki… Herkes yapmış, askeri, sivili, milletvekili, diplomatı, iş adamı… Hem dini, hem Gazi’yi kullanmışlar kandırırken… Emellerine TARAF olmayanları ve karşı koyanları da ya sindirmişler ya da öldürmüşler bir bir… Gazi’nin yanındaki, savaşta silah arkadaşından tut, hükümet olmuş dostlarına kadar hepsi ve bu ülke üzerinden para kazananlar, zengin olanlar imza atmışlar anlaşmalara... Bak anlaşmalara, Gazi'nin hedefleri dışında hepsi… Bildiklerimiz elbette. Bilmediklerimiz kim bilir neler daha… İmzaları atan atmış, diğerleri de seslerini çıkarmamışlar… Bu ülkeden kaçan kaçmış, kalan sessize yatmış, fark etmeyen yaşamış gitmiş veya ölmüş. Oyun kurucularda satın aldıkları ile oyununu oynamış kurgulanan senaryolarda…
- TDK 2. Hollywood filmi gibi, onlar mı yazmış bu senaryoyu?
- TDK 1. Hayır. Hollywood’u kuranlar herhalde, yani onlarında patronları…
- TDK 2. Şike mi var ülkemiz de? Futbol seyircisi gibi mi olduk şimdi biz?
- TDK 1. Sence?
- TDK 2. !
- TDK 1.
Sence dedim? Bakma suratıma öyle gene geri zekalı gibi...
- TDK 2. Yazıyı silecek misin? Hani yazar dostun yazma, gönderme diyordu ya sana. Bir şey olacağı yok diye.
- TDK 1. Hayır. Silmeyeceğiz, göndereceğim… Bu ülke de, bu yazıyı yazan ben kadar bu duyguları taşıyanların da, soruyu soran diğer ben kadar, bu ve diğer soruları sormalarını istiyorum?
- TDK 2. Sorarlar mı?
- TDK 1. Sorarlar. Soracaklar. Sormak zorundalar. Bu halk o kadar akılsız değil, onursuz hele hiç değil, uyumuş sadece, uyutulmuş… Ayrıca soranlar da çok vardır zaten?
- TDK 2. Yeterler mi? Sen de bir iyimsersin bir karamsar.
- TDK 1. Yetecekler… Soru sormak karamsarlık mı? Umudumu hiç yitirmedim, yitirmeyeceğim de…
- TDK 2. Ne olacak şimdi? Ne yapacağız? Önümüzdeki gün 29.Ekim.2009, Cumhuriyet Bayramı. Kutlayacak mıyız?
- TDK 1. Sence? Bayram mı? Kutlanacak bir şey var mı? O gün Cumhuriyet’in(!) başbakanı(!) ABD başkanı Obama ile çalışma yapmak üzere Washington’da olacakmış… Geri kalanlar burada marşlar söyleyecekler, törenler falan…
- TDK 2. Gün mü kalmamış,29 Ekim de gidiyor?
- TDK 1. Dört Temmuz dada askerimizin kafasına çuval geçirmişlerdi. Gün mü kalmamıştı? Hesap plan işi bu, adamlar biliyorlar ne yaptıklarını… Gününü bilmezsen gününü gösterirler… O gün verilecek ölümüne bir karşılık bin kutlama gününe bedeldi aslında…
- TDK 2. Vardır büyüklerimizin bir bildiği…
- TDK 1. Büyüklerimiz mi?
- TDK 2. !
- TDK 1. Gene o bakışlar. Bu salak bakışlarını hiç sevmiyorum hiç… Çok var çevremde zaten senin gibi bakan, bir de sen çıkma karşıma…
- TDK 2. Ne olacak şimdi peki?
-TDK 1. Ya akıllar gelecek başa,ya da çok bedeller ödenecek...
-TDK 2. !
- TDK 1.
Şimdi eve gidip annemizin mercimek çorbasını içeceğiz.
- TDK 2. Ne?
- TDK 1. Duydun, panzehir o çorba oğlum. Tüm pisliklerin, hainliklerin, ruhsuzluklarını, satılmışlık ve aymazlıkların dışında temiz, saf, sevgi dolu bir tas çorba. Hep derim dinlemez misin beni, bir tas çorba için geri döndüm ülkeme, bir tas çorba içinde evlendim dediğimi... Oralarda bu tas çorba yok, olsaydı kalırdım… Neler var o bir tas ana ve ülke çorbasının içinde bir bilsen… Hele bir çorbamızı içelim.
- TDK 2. Sonra?
- TDK 1. Sonrası Allah kerim. Vardır bir dönüş noktası, hesap günü. O günler geldiğinde çorbayı arayacağımız günler olmaz umarım.
- TDK 2. Ne?
- TDK 1. Hadi yürü, gidelim artık. Çorbamızı içelim…
- TDK 2. Yazıyı silmeyecek sin değil mi?
- TDK 1. Yürü dedim.
- TDK 2. Yazıyı yollayacaksın değil mi?
- TDK 1. Çorbayı duyunca canlandın, sen var ya sen, obur adam. Yürü dedim sana...

Cumhuriyet bayramımız Kutlu Olsun…(MU ?)...
Komutanım,arkadaşım...


***


Tuncay D. Kalemoğlu
29.Ekim,2009 

173–3 dönem, P.Kom. Astğm.
Eğirdir Dağ ve Komando Okulu

1982-1983

SİL BAŞTAN...

19.Ekim.2011...
bu gün tekrar kınalı kuzular…
toprağı kanları ile suladılar…
anaların başı sağolsun…

ne beyhude çabalar…
ne akıttıkları kanlar…
ne satın aldıkları akıllar…
ne peşlerine taktıkları kişiliksiz zihinler…
ne rahat evlerinde uyanmayan aymazlar…

pirinç torbasında olanlar misali…
ne içimizdeki sinsi hain beyaz taşlar…
ne de onların özentileri siyah taşlar…
emellerine çare olamayacaklar…

tarih dün yazılmıştı
korunamadı…
Atatürk Cumhuriyeti için sil baştan
tekrar yazılacak…

kazınacaklar…

Başımız Sağolsun…
Vatan Sağolsun…

http://www.youtube.com/watch?v=HTyxaEoOJxs
http://www.youtube.com/watch?v=P1_rh0tRAGQ&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=8IYAd2sdUlE

Tuncay D.Kalemoğlu
173.dönem Eğirdir - Kom.Astğm.
http://www.tdkalemoglu.blogspot.com/

3 Ekim 2011 Pazartesi

mektup...

sevgili oğlum

kaç yıl oldu mektup yazmayalı
bilmiyorum
ama elli beşime girdiğim bu gün
mektup yazmanın tadını ve kıymetinin ne demek olduğunu
biliyorum…

eskiden mektup yazılırdı oğlum…
sevgiler sitemler satırlara sığdırılmaya çalışılırdı özenle…
herkes tarafından kendince…

ne kapıda beklenen mahalle postacısının uzattığı mektup zarfı…
ne zarf açılınca koklanması istenen koku…
ne içine konulan kuru çiçeğin tanımladığı sevgi…
ne de bir tutam saçın verdiği anlam ve özlemi…
ve diğer değerleri tanımlanamıyor ve yaşanamıyor bu gün
zarfın içinde sakladığı…
ne yazık ki…
hiçbiri…

ben de
kendime bir hediye vereyim dedim bu gün tekrar
bir yıl önce yaptığım gibi doğum günümde
sana tıraş takımı seti aldığım ve yazdığım satırlarım gibi…
http://tdkalemoglu.blogspot.com/2010/10/en-guzel-dogum-gunu-hediyem.html

bu sefer mektup yazayım dedim sana
oğlum
dolmakalem ile yazılan satırlar olsun istedim
saygıyla…
ve katlanıp zarfa konulan mektup olsun
sevgiyle…
belki alacağın ilk mektup olacak bu veya değildir
bilmiyorum
ama benden alacağın ilk mektup olacak bu gün postaya vereceğim…

babaannen de olacağız annen ve kardeşin ile akşam yemeğinde…
sevdiğin mercimek çorbası
sevdiğin köfteleri olacak aile soframızda…
ama muhtemelen zor yiyeceğiz veya yiyemeyeceğiz
boğazımızda kalacak yokluğunda…

satırlardır akla ve gönle giden…
kalıcıdır kelimeler mürekkep ile kağıda dökülen…
kimini sevindiren kimini üzen
yazılan…
uzun uzun anlatılacak olan bir çok şeyi özetler onlar
satırlar…
bir kaçı veya sadece biri çok söz yerine…
burunları sızlatan…

bu gün yazdığım satırlarım ve mühürlediğim bu mektupta olan…

seni seviyoruz berke oğlum…

baban...
ailen...

Tuncay D.Kalemoğlu
03.Ekim.2011