28 Aralık 2021 Salı

MAHREME DOKUNMAK MAHREMİ KORUMAK...


Hakan da olunsa Harun da olunsa bu alemdeki dağlarda ve bağlarda
yaşananların öğrettiği gibi...
ve nefes alma duygusu ile er kişi rolü oynasa bile meydanlara ve kanana kişi...
ne fayda...

değil mi ki başkasının mahremine göz koyup dokunursa tenine bakarsa gözüne...
ne bağlı olur ne de Dağlı olur hak katında...

ayrıca

cennette bulunan gül bahçesi olsa bile dünya güzeli hurinin ismi
fecr suresinde yazıldığı gibi...
ve nefes alamama duygusu ile ben sana gül bahçesi vadettim dese bile sevdiğine o huri...
ne fayda...

değil mi ki kendi mahremini korumayıp dokundurursa tenine baktırırsa gözüne..
ne bağlı olur ne de Dağlı olur hak katında...


TDK
tuncaydogankalemoglu

https://twitter.com/tdkalemoglu
http://tdkalemoglu.blogspot.com/
22.12. 21
02.02
Ankara

4 Aralık 2021 Cumartesi

KIRMIZI YAPRAK...


               o gün kaptırılan o temiz sayfadaki şanssız satırlar
               kırmızı yaprak...
               çalınıp lekelenip kirletilmesine izin verildiği o andan bu güne...

               kim bilir 
               satırların üzüntüsünü ve kızgınlığını bilmeden muhtemelen 
               hep o çalındığı saklanıldığı kirli yerdeydi
               belki de o çalıp kirleten sinsi dağlı ağyar elin nefesindeydi... 

            elindeydi...
                evindeydi...

               oysa 
               o mahremin iffeti o kirleten dağlı ağyar olan eller için değil...
               iffet hakkı olan aile elleri için bırakılmış idi...

              Hakan da olunsa Harun da olunsa bu alemdeki dağlarda ve bağlarda 
              yaşananların öğrettiği gibi...
              ve nefes alma duygusu ile er kişi rolü oynasa bile meydanlara ve kanana o kişi...
              ne fayda...

              değil mi ki başkasının mahremine göz koyup dokunursa tenine bakarsa gözüne...
              ne bağlı olur ne de Dağlı olur hak katında...

              ayrıca

              cennette bulunan gül bahçesi olsa bile dünya güzeli hurinin ismi 
              fecr suresinde yazıldığı gibi...
              ve nefes alamama duygusu ile  ben sana gül bahçesi vadettim dese bile sevdiğine o huri...
              ne fayda...

              değil mi ki kendi mahremini korumayıp dokundurursa tenine baktırırsa gözüne...
              ne bağlı olur ne de Dağlı olur hak katında...

              heyhat...
              görünen durum o ki...

               hem o gün hem sonrası yazılmış olan mısralarda
               yazılan bütün diğer değer saf satırların kâğıda döküldüğü anlarda...

               satırların her daim gönül mahremi olup da
               hem çalındığı o gün lekelenen o ilk emanet dizeleri elinde tutamayan
               hem de sonrasında mahremini korumayanın zihni bedeni ve elleri ise...

               kim bilir 
               satırların anlamını ve değerini bilmeden muhtemelen 
               bütün sonraki satırların yazıldığı anlarda bile
               belki de  o ilk satırları çalıp kirleten yanlış dağlı ağyar elin ellerindeydi... 
  
               tenindeydi...  
               teniyleydi...
      
             sonrası mı...
              mahremin satırları mı...

              artık o kalem için...
              o satırlar ve kelimeler eskisi gibi değil...
              o satırlar ve kelimeler öksüz ve yalnız...
              o satırlar ve kelimeler saf değil ve kirli...

              ne yazık ki..

                         
                    TDK
                     İstanbul Sefakoy
                   02.12.21 
                   02.02
            
. . .        

kırmızı yaprak...

sessizce yer etmiş sanki sarı hazan mevsimi 
doğanın tüm doğal yüzünde...

ama halen kırmızı bir yaprak canlı durmakta sanki
fıtri olan en bariz yerinde...


TDK
tuncaydogankalemoglu

https://twitter.com/tdkalemoglu
http://tdkalemoglu.blogspot.com/
17. kasım. 2019
Bodrum. Turgutreis

.

2 Aralık 2021 Perşembe

ARTIK O SATIRLAR VE KELİMELER SAF DEĞİL VE KİRLİ...

 

o gün kaptırılan o temiz sayfadaki şanssız satırlar
çalınıp lekelenip kirletilmesine izin verildiği o andan bu güne...

kim bilir 
satırların üzüntüsünü ve kızgınlığını bilmeden muhtemelen 
hep o çalındığı saklanıldığı kirli yerdeydi
belki de o çalıp kirleten yanlış dağlı ağyar elin nefesindeydi...

elindeydi...
evindeydi...

oysa 
o mahremin iffeti o kirleten dağlı ağyar olan eller için değil...
iffet hakkı olan aile elleri için bırakılmış idi...

Hakan da olunsa Harun da olunsa bu alemdeki bağlarda ve dağlarda 
yaşananların öğrettiği gibi...
ve nefes alma duygusu ile er kişi rolü oynasa bile meydanlara ve kanana o kişi...
ne fayda...

değil mi ki başkasının mahremine göz koyup dokunursa tenine bakarsa gözüne...
ne bağlı olur ne de Dağlı olur hak katında...

ayrıca

cennette bulunan gül bahçesi olsa bile dünya güzeli hurinin ismi
fecr suresinde yazıldığı gibi...
ve nefes alamama duygusu ile  ben sana gül bahçesi vadettim dese bile sevdiğine o huri..
ne fayda...

değil mi ki kendi mahremini korumayıp dokundurursa tenine baktırırsa gözüne...
ne Dağlı olur ne de bağlı olur hak katında...

heyhat...
görünen durum o ki...

hem o gün hem de sonrası yazılmış olan mısralarda
yazılan bütün diğer değer saf satırların kâğıda döküldüğü anlarda...

satırların her daim gönül mahremi olup da
hem çalındığı o gün lekelenen o ilk emanet dizeleri elinde tutamayan
hem de sonrasında mahremini koruyamayanın zihni bedeni ve elleri ise...

kim bilir 
satırların değerini ve anlamını bilmeden muhtemelen 
bütün sonraki satırların yazıldığı anlarda bile
belki de o ilk satırları çalıp kirleten yanlış dağlı ağyar elin ellerindeydi... 

tenindeydi...
teniyleydi...

sonrası mı...
mahremin satırları mı...

artık o kalem için
o satırlar ve kelimeler eskisi gibi değil...
o satırlar ve kelimeler öksüz ve yalnız...
satırlar ve kelimeler saf değil ve kirli...

ne yazık ki...


TDK
tuncaydogankalemoglu

https://twitter.com/tdkalemoglu
http://tdkalemoglu.blogspot.com/
02.12. 21
02.02
İstanbul Sefaköy

23 Kasım 2021 Salı

ÇİÇEK...

 

sana...

bir çiçek vermek geldi içimden...
ama ne bir çiçeği koparmak istedim dalından...
ne de koparılmış bir çiçeği vermek istedim elimden...
  
sonra...

düşündüm kendi kendime 
ne yapabilirim senin için diye...
bu resmini yaptığım çiçekleri sana vermek geçti gönlümden...

tuncaydoğanKALEMoğlu
https://twitter.com/tdkalemoglu
13. ARALIK. 2019
02.02
Kanlıca  / İstanbul

22 Kasım 2021 Pazartesi

GÜFTEM...

 

sordum kendime
o zaman bunlar güfte olmuyor mu diye...
oluyormuş...
kendim oluyor dedi kendime...

yani yazdıklarım duygularım satırlarım...
bana ait olanın hepsi... 
güfte...
benim için... 
benim olanım...

'' güftem ''...

TDK
tuncaydogankalemoglu

https://twitter.com/tdkalemoglu
http://tdkalemoglu.blogspot.com/
4. eylül. 2021
02.02
Bodrum. Turgutreis

18 Kasım 2021 Perşembe

ÜZÜLMEYESİN KÜÇÜĞÜM...


yaşanırken olanlarla ve bazı kararlarla
yanlış yapılır baştaki dimağ genç iken...

sanırsın yerini bulacak yapılanlar ve doğru sanılanlar
oysa çoğu ne bir fayda getirir ne de bir işe yararlar...

inan her şey düzgün ve yolunda giderdi 
doğru olanı bilseydi akıl gençken eğer...

zira
yazmıştım öncesi...

anlayamadığın bu günlerde çok genç olmuş olacaksın...
anlayabileceğin o günlerde çok geç kalmış olacaksın...

üzülmeyesin küçüğüm...

TDK
tuncaydoğankalemoğlu

https://twitter.com/tdkalemoglu
17. kasım. 2021
02.02
İstanbul  / Sefaköy

9 Kasım 2021 Salı

YASEMİN AĞACININ ALTINDA...

 

düş kurarmış insan
hak olmayıp elde edemediklerine...
olsaydı diye kendi yolunda...

ya bir eşikte...
ya bir döşekte...
ya bir dam ardında...

ya da bir yasemin ağacının altında...


TDK
tuncaydoğankalemoğlu

https://twitter.com/tdkalemoglu
09. kasım. 2021
02.02
İstanbul  / Sefaköy

31 Ekim 2021 Pazar

SU DAMLASI SU DALGASI...

bazen küçük bir hayat olur bir su damlası
çölde susuz kalana bir dem misali...

bazen büyük dalgaların başlangıç sebebi olur o damla
hayatın bir yerlerindeki kelebeğin kanat vuruşu misali...

TDK
tuncaydoğankalemoğlu

https://twitter.com/tdkalemoglu
31. ekim. 2021
02.02
İstanbul  / Sefaköy




30 Ekim 2021 Cumartesi

EN GÜZEL İÇİLEN ŞARAP HANGİSİDİR...

bilir misiniz

en güzel içilen şarap hangisidir...
masada olanla kadehten kadehe içileni değil
gönülde olanla dudaktan dudağa içilenidir...

TDK
tuncaydoğankalemoğlu

https://twitter.com/tdkalemoglu
9. mart. 2020
02.02
İstanbul  / Sefaköy

28 Ekim 2021 Perşembe

AKIL HER YAZIYA DÜŞEN SÖZÜ İRDELEYEBİLSEYDİ...

akıl söze hükmedebilseydi
akıldaki her söz dile düşemezdi...

dil kaleme hükmedebilseydi
dildeki her söz yazıya evirilemezdi...

eğer...
acz.i beşerin zihni her dem doğruyu bilebilseydi...
akıl her yazıya evirilen sözü kontrol edebilseydi...

eğer...
akıl her yazıya düşen sözü irdeleyebilseydi...


TDK
tuncaydoğankalemoğlu

https://twitter.com/tdkalemoglu
25. ekim. 2021
02.02
İstanbul  / Sefaköy



19 Eylül 2021 Pazar

İYİ OLMAYAN İYİ OLAN...

iyi olmayan 

bir istemediğini yapmak...
bir de istemediğin ile olmak...
daha iyi olmayan 
bir istemediğini hep yapmak zorunda olmak...
bir de istemediğin ile hep olmak zorunda kalmak
...

iyi olan 

bir istediğini yapmak...
bir de istediğin ile olmak...
daha iyi olan 
bir istediğini  hep yapabilmek...
bir de istediğin ile hep olabilmek...


TDK
tuncaydoğankalemoğlu
19. eylül. 2021
02.02
Bodrum. Turgutreis



7 Eylül 2021 Salı

BABAMIN KELİFİ BENİM ATÖLYEM...

dün gibi
hatırlarım o günleri...

isteseydi eğer babam
kendi isteği ile ayrılmazdı ordudan...
çünkü
daha altı yılı vardı peygamber ocağından zorunlu emekliliğine...
yani 
ordudaki görevinden ayrılması gerekecek dönemine...

ama
o günün öncesi
emekliliğini istemişti sonunda
kalmak istememişti orduda...

sevmediğinden değil elbette
bunun sebebini hiç konuşmadı bile bizimle...
gerek duymadı muhtemelen açıklamaya
zaten mutlaka bir sebebi vardı kendince...
belki de bir değil üç beş tane...

neden...
bilinmez...

ne bulunduğu mevki etkileyebilmişti elindeki imkanlarından vazgeçmesine...
ne oturduğu makam engelleyebilmişti onun emekliliğini istemesine... 
ne de sevdiği meslek konumu durdurabilmişti onu 
ordudan ayrılıp bir dönümlük toprak ve elma bahçesine gitmesine...

bir dönümlük toprak ve elma bahçesi kadar ufak...
kendi dünyası arzusu tercihi kadar büyük...

anlaşılan 
hiç bir şey değiştirememişti onun fikrini
yeni başka bir çalışma ortamını istemesini...

yıllar öncesi...

çocukken çıkmıştı kasap çırağı Bekir olarak ortaokuldan
Kütahya'nın küçük Tavşanlı kasabasından...
ardından Bursa Işıklar Askeri Lisesine ve ardından Harp Okuluna...

aldığı zorlu Komando eğitimi sonrası Eğirdir'de
ABD' de ki komando eğitiminden sonrası
RANGER Kalemoğlu olarak dönmüştü ülkesine...

bunu takiben eğitmen subay olarak görevine gitmişti
bu memleketin en seçkin birliklerinden birine 
Eğirdir Dağ ve Komando Okuluna...

emrinde onca nefer varken 
ve yetiştirirken bu ülkenin yürekli askerlerini...
üst rütbe sahibiyken de ayrıca 
üstelik bu mesleği çok severken...
karar vermişti ayrılmaya ve emekliliğine kendince...

birden...
peki ama neden...

ne ise sebep veya sebepler
onu en iyi kendisiydi bilen...
burada önemli olan 
onun tarafından istenen...

peki ne yaptı...

eğitim yaptığı arazilerden ayrıldı...
tarım yaptığı toprağa gitti...

eğitim için dağlara tırmanmaktan vaz geçti...
üretim için elma ağacına tırmanmak ona yetti...

dağcılık 
tırmanma
travers
pusu 
tahrip 
paraşütle atlama 
harita okuma
hayati idame
derslerini eğitimini vermek ve tatbikatlarını yaptırmak yerine...
çapa yapmayı 
gübre atmayı 
dal budamayı 
bahçe sulamayı
elma toplamayı 
buzhanede depolamayı
tercih etti...

yani
peygamber ocağında ki makam odasından
elma bahçesindeki sandık iş gereçleri ve iş elbisesi deposuna
terfi etti...

yani 
elma bahçesinde ki makam odasına...

kelife...

peki ama neden...

kendisine sormak gerekirdi yaşasaydı şu an eğer 
sebebinin ne olduğunu...
ona bu kararı verdiren acaba neydi diye
neden bundan mutluluk bulduğunu...

demek ki onun için o gün 
bunun için zamanı gelen gündü...

asker makam odasından elma bahçe deposu odasına...

o zaman 
ne oluyormuş bazen hayatta...

bir yerden sonra gönül istemeyince gitmiyormuş ayak 
ayağının istemediği ters gittiği tarafa...

ne makama 
ne rütbeye 
ne paraya
ne mevkie
ne de mevcut elde olan onca imkâna...

peki neden anlattım bunca bilgiyi şimdi ben
çünkü gerçek şu ki...
en azından kimileri için...

bir yerden sonra başka olunca aklın gönlün yapmak isteği
gidiyormuş yürek farklı bir yola..
yeni makam yeri küçük olan ama içindeki dünyası büyük olan...
başka bir ufka ve dergaha...
kelife...
bir dönüm elma bahçesi toprak ve içindeki deposu
yetmiş E. Alb. Bekir Kalemoglu' na...

demek ki ona gerekenmiş
bir zamanlar o zamanın geldiği anlar...
bunu bir tek o anlar...

yani
tercihlerini...

bir bel 
bir kılıç yerine...

bir kazma 
bir mavzer yerine...

bir el arabası 
bir jeep yerine...

bir buda makası 
bir beylik tabanca yerine...

bir elma sandığı 
bir makam masası yerine...

bir de neyse ne 
onlar işte bir şeyler yerine...

yeni dünyası ve bahçedeki makam deposuna
rütbe mevki makam yerine...

içinde bahçe malzemelerinin bulunduğu deposu...
kelif odası...

elma kasaları
tarım için üç beş gereç 
kürek 
bel 
kazma
çalışma elbiselerini astığı kapı askısı
her gün giyindiği soyunduğu bağının mabedine...

kelif...

peki o gün 
yani dün
babamın kelifi...
ne demekti bu onun için...
 
o gün babama şöyleydi...
değer verdiği ve keyif aldığı
ordudan 
askerlikten
eğitimlerden 
makamdan
rütbeden feragat edip...
elma ağaçları 
iş gereçleri 
bel 
kazma 
kürek 
keser 
çizme 
buda makası ile...
keyifli aldığı elma bahçesine ve kelife geçişti...

gelelim bu güne...

peki bu gün 
yani şimdi
benim atölyem...
ne demektir bu benim için...

bugün ise bana şöyle...
zevk aldığım ve keyif duyduğum
mimarlıktan
şantiyelerden 
mermer atölyesinden 
iş makinalarından 
yatırım yapmaktan
iş hayatından 
iş toplantılarından feragat edip...
sanatın dünyası
kalemler 
fırçalar 
kâğıtlar 
boyalar 
mürekkep 
satırlar 
kitaplar 
eserler ile..
kaligrafi resim atölyesine geçiştir...

bahçe ve kelif 
tarafından tercih edilen ve seçilen bir yoldu kendisi için gün...
sanat ve atölye 
tarafımdan tercih edilen ve seçilen bir yoldur kendim için bu gün...

yaşadığım damın altındaki
küçük ama dünyası büyük olan mekanım olan ilk atölyem...

akıl sınırları makam veya para kadar olanların sordukları
kaç para kazanacaksın ki bu işlerden diyenlerin 
sorularıyla karşılaşırken...
hayal etmek ve bilmek istemeyenlerin
hiç anlamayanların ve hiç anlamayacakların sordukları
ne yapacaksın ki bu işlerle diyenleri dinlerken...

bilemezler ki...

huzur makamlarıdır bunlar kendimizce...
bize bunu yaptıran sebeplerimizle...

peki ama
kim anlayabilir yaşantımızdaki bu kararlarımızı ve olanları...

yaptıklarımızı 
hissettiklerimizi 
tercihlerimizi 
sebeplerimizi...
isteklerimizi...

kim bizim kadar bilebilir aklımızdan geçenleri...
ya da değer verir değer verdiklerimize...

neler yapılabileceğini hayal edemeyenler bilemeyenler mi...
yoksa sınırları makam veya para kadar olanlar mı...

hiç kimse...
bilemez...
babamınkini ondan gayri...
benimkini benden gayri...

babamın elma bahçesi ve kelifi... 
zamanında kısmet olan ona 
öğrenmeye yapmaya yaşamaya çalıştığı...
son geldiği ana kadar kaderden...

benim kaligrafi resim sanatım ve atölyem...
bu gün kısmet olan bana 
öğrenmeye yapmaya yaşamaya çalışacağım...
son gelene kadar kaderden...

babamın kelifi...
benim atölyem...

entrikasız...


TDK
tuncaydoğankalemoğlu

https://twitter.com/tdkalemoglu
7. eylül. 2021
Bqdrum. Turgutreis




ATÖLYEM...

 '' hayal edilesi atölyem''...


hiç 
ama hiç eksik kalmıyor sanattan atmosfer
güzel olanı bu...

fazla yok
fazlası yok
fazla olan hiç bir şey yok
fazla olan hiç kimse yok...

gerektiği kadar...
değeri kadar...
yeteri kadar...
az...
öz...

içine girip sığılabilecek kadar küçük...
içine dalıp doldurulamayacak kadar büyük...

her zaman tat alınarak başlanılan sabahın ilk üç keyfi 
kahve ve tütün...
okumak...
müzik...

sessizce ve sezdikçe...
hepsi ayrı ayrı  birbirinin ve o anın mayası kendince...

gelen bir arkadaş varsa eğer o ara 
bu iyi demektir ki 
çalışma öncesi bir dost sohbeti...

gelen var
giden var 
soran var 
paylaşan var
sanatla mutlu olanların hepsi birlikte...


istenmediğinde çalışmamak peş peşe 
yirmi dört gün belki de üst üste...
istendiğinde  çalışmak durmaksızın günlerce
günün yirmi dört saati 
belki de saatlerce...

zorla olmayınca güzel olan mıdır bu acaba hissedilerek yapılan... 
eser deniliyor çıkan çalışmalara böyle severek olunca belki de...
içten gelince yaratılan ve ortaya çıkarılan...

okumak şiiri hissederek deri cilt içindeki ekslibris damgasıyla
kitap...
kağıda yazmak şiirin satırlarını adabıyla kesik uç ve guajla
kaligrafi...
görseli sunmak resmetmek suluboya akrilik ve yağlı boyayla
resim...

çerçevenin içindeki bu üç değer...
bunların hepsini yapmaya değer...

kapıda şöyle yazacak atölyede çalıştığım zaman...

İÇERİDEYİM...
atölyenin içindeyim bir yerlerinde
çalışmaktayım gelirsiniz diye son gelmezse eğer kaderden...


kapıda şöyle yazacak atölyede çalışmadığım zaman...

DIŞARIDAYIM...
hayatın içindeyim bir yerlerde
döneceğim gelirsiniz diye son gelmezse eğer kaderden...


sanatı isteyen geliyor istemeyen zaten başka yerlerde
beğenen izliyor hisseden alıyor
bu çok güzel...

isteyen beğenen hisseden ile ise 
sohbet etmek
yaşamak
çalışmak 
okumak 
yazmak 
tatmak
paylaşmak...

bu daha bir güzel...

istediğini yapmak 
istemediğini yapmamak...
istediklerinle olmak istemediklerinle olmamak...
isteyenler ile birlikte olmak istemeyenler ile olmamak...
bu en güzeli...

birlikte olmak isteyenlerin gelmesi gelen kadar...
sanatı sevenlerin olması seven kadar...
bu hepsinden de güzel olanı...

mutlu olmayana değil mutlu olana yer var o yerde... 
mutsuz edene değil mutlu edene yer var o atölyede...

o mekanda da...
bu gönülde de...

ikisinde de...
iki sinede de...
ikisinin sinesinde de...

entrikasız...


TDK
Tuncay D. Kalemoğlu
11. Ağustos. 2017, 
Kanlıca / İstanbul

***

not;
ileride açacağım 
yazı / kitap / kaligrafi / resim atölyem ve sanat galerisi için düşündüklerim, hayalim, hedefim...
bu günden... 
11.08.2017, 
Kanlıca / İstanbul...

11 Ağustos 2021 Çarşamba

ÇOK ARARIZ...

yüzündeki yılların çizgileri iyice yerleşmiş artık
sırtı hafifçe bükük
elleri ise
hiç sormayın...

evde yerleri silmekten her gün ya da gün aşırı
taşımaktan kovayı da paspası da
zorlandığı belli az da olsa...

bildiğiniz gibi değil
kovanın suyunu da balkona kendisi döküyor
inanmayacaksınız ama
balkon korkuluklarının tozunu da sıkça silmekte ayrıca...

bir de çamaşırları yıkayıp taşıyıp tek tek asmaz mı
yardım etsen istemez
yapma desen dinlemez
böyle mi olunuyor yaş ilerleyince bilinmez...

yaptığı yemekler ve kurduğu sofranın 
güzelliğini değerini hiç anlatmayayım
babamın yıllarca her sofrada şükrettiği kadar var inanın...

şükür
bu günlerde halen iyi ama
hepsini seksen dört yaşın verdiği zorluğa rağmen becermekte
gün be gün azalan o enerjisini kullandıkça da
gözlemliyorum 
gücü de vücudu da tükenmekte...

bilinmez kaç dem kaldı artık geride...
bunlar yıllardır yaptığı ev işlerinin son demleri herhalde...

nereden mi biliyorum
görüyorum
az evvel kovasıyla önümden geçti de
annemiz...
anne...
Nermin anne...

hayat bu işte...

kiminin doğumu veya doğum günüdür bu gün...
küçüktür...
küçüğüm...

kiminin yaşadığı yıllarının içindeki bir günüdür bu gün...
büyüktür...
büyüğüm...

kıymet bilmek gerek...
çok ararız...

TDK
tuncaydogankalemoglu

https://twitter.com/tdkalemoglu
http://tdkalemoglu.blogspot.com/
Bodrum. Turgutreis
02.02
11. Ağustos. 2021