26 Ocak 2012 Perşembe

Malını da Satar, ''mal'' Gibi Adamını da Satar, Adamını da ''mal'' Gibi Satar...

(Kasabının bıçağını yalayan öküz, sarı öküzü veren diğer renkli öküz,hepsini anlamayan sürüdeki diğer öküz…(ler-e)…TDK)***
‘’ el adamı ‘’, menfaatine ve kendisine uygun zamanda hem malını satar, hem ‘’ mal ‘’ gibi adamını da satar, adamını da ‘’ mal ‘’ gibi satar…(TDK)***


akıllarda olmuyorsa eğer
ve sorulmuyorsa kendi kendimize veya birbirimize sorulması gereken onca bin bir soru…
gidilir birilerinin yoluna ki
muhtemelen o yol bilmeyenin, bilinmeyenin ve '' el adamı '' nın yoluna düşenin son yolu
anlaşılmıyor normal satırlar bazılarınca…
içimizdeki çok renkli ve süzme kişiliklerce… (!)
onlara sözcükler değil şok olaylar gerek…
anlayacaklar ancak canları yanınca…
açıklamaya çalışayım biraz başka bir yoldan,
hayattan…
kaldıysa eğer az biraz akılları ve zinde ise dimağları…
anlarlar belki bu yoldan…

***

hiç kadın pazarlayıcısı;

pazarlayacağı ve menfaat edineceği bir kadına gerçek yüzünü gösterir mi?
pazarladığı kadının vücudunu kendi yöntemlerinin dışında kullanır mı?
pembe panjurlu ev hayalleri ile kandırırken pis emellerini ve kişiliğini açığa çıkarır mı?
hayat kadını yaptığını ve vücudunu tüketmeden onu serbest bırakır mı?
düşmüş olanın dik durmasına ve namuslu olmasına izin verir mi?
kendi metotlarının dışındaki bir dilden ve metottan anlar mı?

hiç kadın pazarlayıcısının;

eline düşmüş olanın normal yoldan kurtuluşu olur mu?
tuzağında olup hayat kadını iken namuslu ev kadını olunur mu?
hem altına yatıp beceri-lirken pazarlayıcısına, hem başka erkeğin kadınıyım diyebilir mi?
dese bile bu onu hayat kadını olmaktan kurtarır mı?

aksini söyleyen ya zavallıdır,
ya çaresiz,
ya hain,
ya yamak…(*)
ya da karşısındakini sanmaktadır kendisi gibi ahmak…


bu böyle uzar gider akıl erdikçe ve erdiği yere gittikçe…
fazla uzatmadan açıklayayım dedim anlamayana kendimce…
ve aklı olana kendince…
zaten
hem aklı olmayan…
hem ‘’ omuru ‘’ olmayan…
hem ‘’ onuru ‘’ olmayan…
hem de geri dönüşü olmayan…
biçaredir,
kayıt dışıdır,
ve zavallıdır…

bu bireyler için böyledir de,
uluslar için nasıldır acaba?

geçmiş yakın tarihlerde biraz dolaşalım.
devam edelim…

***

tarih Ocak.2011, 5’i;
eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ tutuklandı.
suçu;her ne ise…
tutuklayan;her kimler ise…
tutuklatan;(…)
(!)…
(?)…
‘’ el adamı ‘’… ( TDK )

kafalarda kalan onca soru…
devam edelim…

***

bu gün bu bağlarda
senaristin yazdığı senaryo böyle…
dikkat eden ve anlayan bilir her an’ ı…
binlerce günlerden sadece biridir bu gün de tarihte…
bu gün bir tiyatrodur yaşanan…
oynatılan ve oynanan…
figüranlar ve oyuncular ile…
senaristin hem figüranları hem de oyuncuları ve kullandıklarını kapıya koyacağı…
oyun bitince...
maharet ne oyunculukta ne de figüranlıkta…
maharet senaryoyu yazan ve oynattıran olmakta… (TDK)
devam edelim.
***

tarih Mart 2010, 3’ü;
haber Oda TV’ de yayınlanan bir haber;
işte Yalçın Küçük ’ün, sıcak gündemi öncesi ve sonrasıyla değerlendirdiği o açıklamaları…

" Bir defa 26 Şubat 2010 tarihinde gerçekleşen Başbuğ, Erdoğan görüşmesinden net olarak orduyu bölme anlaşmasının çıktığını söyleyebilirim. Bunu bir başka şekilde söyleyecek olursam Genelkurmay Başkanıyla Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmede orduyla ilgili bir tasfiye planı çıkmıştır. Bu planda, bu programda ve anlaşmada 3. ordu komutanı Saldıray Paşa’nın önünü kesme veya emekli etme, tasfiye etme var mı? Bu bir sorudur. ''kafada kalan bir soru işareti daha kaldı geride…devam edelim…
***

tarih 2010 yılının ortaları;
Başbuğ ve RTE Güney Doğu’ da sınır birliklerini ziyaret ettiler…

gazeteler manşetleri attı ve fotoğrafladı…
siperde çömelmişler birlikte…
hatırlayan ve anlayan bilir…sıkıntılı ortam…
eller ileriye işaret etmekte bin bir edalar arasında…
gözler ufukları süzmekte süzülen dağlar arasında…
pek ciddi idiler...
yani demem o ki görüntülenen fotoğraflar öyle gösteriyordu…
tiyatro sahnesi ve kurgulanan oyun güzel sunulmakta idi…
bir yandan tiyatronun oynandığı sahnelere bakmak…
diğer yandan tiyatro da ki oyunu yazan senaristin yanında perde arkasını-önünü oynamak…

NATO’ nun adamı olarak,
‘’ el adamı ‘’ nı stratejik ortak olarak beyan etmek,
Mason’ luğun ve Siyonizm’ in ağlama duvarını-Süleyman Mabedini ziyaret etmek…
herkesin yaptığı gibi turistik gezi palavraları ile uyutmak...
diğer yandan Siyonizm’ in Cesaret Ödülünü almak ve benzerleri…

kafalarda onca soru bırakan yapılanlar, gizlenemeyenler…

karşılarındakini geri zekâlı yerine koyup uyutmak için ‘’ kardeşlik-özgürlük-eşitlik ve benzeri laflar ‘’ ımı edecekler bunlar için, birbirlerini kandırdıkları gibi…
yutana…o fotoğraf da akıllarda kalmakta…
ne düşünüyorlardı acaba…
eğitimini aldıkları ve- veya icazetini aldıklarının, yani- sarı öküzü isteyenin (lerin) - vatan evlatlarını katlettikleri sahnelere, dağlara bakarken

sürüden ‘’ sarı öküz ‘’ ü ( leri ) isteyenin ( lerin ) hareket sahasına bakmakta iken birlikte…

kırk yıldır ve Gazi’ nin ölümünden bu yana oynanan tiyatronun sahnelerine…
eskiden bilinmeyen ancak artık ortalar saçılan…
onca vatan evladının oynanan oyunda vatan uğruna can verdikleri yerlere…
dağlara…

edalı ve pek bilir halde bakışlar ile…
tiyatro…
hatırlayan bilir o resmi…
çömelmiş ve çok ciddi edalar ile işaretlenen veya süzülen ufuklar…
önümüze konan binlerce tiyatro resimlerinden biri ülkemde…

‘’ sarı öküz ‘’
leri verdikleri…
tek tek toplayanlardan…
efendilerinden aldıkları madalyalar, şiltler ile önlerinde verdikleri pozlar gibi…
bıçkın bakılmakta idi ufuklara, o resimlerde ve dağlarda birlikte…
yorumlar yapılmakta…
fotoğraflar yayınlanmakta…
tavırlar ve güzel pozlar verilmekte…

sahnelenenin ve sahneleyenlerin, sahtelerin kadrolu fotoğrafçıları deklanşöre basmakta…
şak…bir daha,
şak, şak…
ve anlar, yüzler fotoğraflanmakta, söylenenler yazılmakta…
şehit cenazesine gidilemez ama…
gidilir dağ başı tiyatrosuna…
güzel tiyatro…siperde poz…
siperde çömelerek ve ufka bakarak poz…
güzel oyun…
yutana…
birisinin üzerinde şiltlerini ve madalyalarını aldığı NATO’nun giydirdiği üniforması…
ki bir Allahlın kulu bunun Kurtuluş Savaşını yapan dedelerimizin, Gazi’ nin ve ordusunun üniforması olduğunu anlatamaz bana…

diğerinin üzerinde şiltini ve madalyasını aldığı Siyonizm’ in kurgusu BOP’ un eş başkanlığını verenin giydirdiği mintanı…
ki bir Allahlın kulu bunun Gazi’ nin ve ordusunun kurduğu Cumhuriyet’ in, inancımızın adaletinin, meclisimizin ve milletimizin mintanı olduğunu anlatamaz bana…

özenmiştiler...

‘’ el adamı ‘’ nın verdiği taktığı beş para etmez takılara, giysilere…pek de mutlu olmuşlardı ‘’ el adamı ‘’nın verdiği sahte sözler ve payeler ile aldıkları mevkilere…
NATO’ yu ve BOP’
u kurgulayan ve uygulatanın, ‘’ el adamı ‘’ nın madalyaları ile pozlar verip durdular gelinlik kızlar gibi…

diğerleri gibi…
çevremizdeki, tarikatlarda (Fettullahçılar vb.), derneklerde (Masonlar-Roteryanlar-Lionslar), yanı başımızdaki diğer bir dolu insan gibi, kendini bunlar ile adam etmek isteyenler gibi toplumda…diğer madalya ve şiltleri alıp pozlar verenler, iyi insan, erdemli birey olduklarını düşünenler gibi, aydınlık sanılan ve gösterilen karanlıklarda…

bir yerlerde kişilik arama zaafiyeti, zavallılık...

http://vimeo.com/12362043 Ersal Yavi

ama diğer tarafta bir mintan değil idi, bu vatan için yaşam veren evlatların neferlerin giydiği…
gerçek kefenler idi giyilenler o dağlarda, ‘’ el adamı ‘’ nın tiyatrosunda…
şimdi,
benim gibi bir düz adamın anlamadığı bir şey var bu oyunda, siz akıllıların dışında…

‘’ sarı öküz ‘’ü isteyenin( lerin ),
Fettullah Gülen’ i yaratan, kullanan ve saklayan,’’ ılımlı islam’’ ve Masonik ‘’ Yeni Dünya Düzeni ‘’ kurmak isteyenlerin,’’ el adamı ‘’ nın hem ortak çalışanı, hem stratejik ortağı olan bir insan olarak, onların tezgâhladığı bunca oyunda nasıl rol alınmakta ve verilen rol oynanmakta huzurla ve rahatlıkla…

farklı yollardan nabızlarına şerbet verilenler…
aynı ‘’ el adamı ‘’ nın kabına, farklı yollardan su dökerek Gazi’ nin Cumhuriyetine ve Ulus değerlerine zarar verenler…
***

o gün o dağlarda
senaristin yazdığı senaryo öyle idi…
dikkat eden ve hatırlayan bilir o an’ ı…
binlerce günlerden sadece biri idi o günde tarihte…
o gün bir tiyatro idi yaşanan…
oynatılan ve oynanan…
figüranlar ve oyuncular ile…
senaristin hem figüranları hem de oyuncuları ve kullandıklarını kapıya koyacağı…
oyun bitince…
maharet ne oyunculukta ne de figüranlıkta…
maharet senaryoyu yazan ve oynattıran olmakta… (TDK)


devam edelim.

***

tarih Şubat 2010, 17’ si;

gazetelerde akıllarda kalan şöyle bir haber,

‘’ Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, Deniz teğmenlerinden bu mesleği ‘’Şövalye Ruhu’’ ile icra etmelerini” istedi.’’ne yazık idi ki,
Gazi’ nin Ordusunun Generali olmak yerine NATO’nun Paşası diliyle şövalye ruhunu tanımlanması.Sanki çuvala girmişti (!) ''Kuvayı Milliye Ruhu ''...(TDK).
ne yazık idi ki;
Gazi’ nin emaneti olan tam bağımsızlığı koruyamamanın yükü ile Gazi’ yi zamanında ve bu gün halen yok etmek isteyenleri stratejik ortak olarak tanımlamak…(TDK).

***
şövalye gibi…
şövalye gibi olmayı istemek…
şövalye olmaya özenecek kafa yapısına ve kişiliğe sahip olmak…
tanırım bu zihniyeti ben…
anlarım da anlatamam kendilerine bir türlü ben…
bu gün;
özenilen şövalyenin esiri olunmakta bir yanda birisiyle…
özenilen şövalyenin gardiyanı olunmakta diğer bir yanda diğeriyle…
anlaşılamayan onca soru uçuşmakta havada…

oysa
bu gün gardiyan rolünü oynayan da, daha doğrusu oynattırılanda
beklemede olmak için esiri efendisinin, sırada…
bir başka yolda…
bir başka yolla…
bir başka günde… (TDK)
devam edelim.

***

tarih 2009.
araştırmacı yazar, Atatürk’ ün askeri, Talat Turhan ile birlikte oluşumuz…


Büromda birlikte çay içiyoruz.Severim ve sayarım Sn.Talat Turhan’ ı.

Kalfalıktan ustalığa geçme törenini tören günü reddetmiş, Masonluktan ayrılmış, ayrılma belgesini almış, o ayrılma belgesinin üzerine ( imzalayanın kendi isteğiyle imzasının ve adının silinmiş fotokopisi üzerine), hakkımda düşüncelerini yazan araştırmacı yazar Sn.Talat Turhan’ ın ( www.talatturhan.com.tr  ) yazısını ‘’ asıl berat ‘’ kabul eden bir eski Mason olarak (2005-2006… ‘’ satırların yazanı ‘’ nın ilk yazısını yazdığı tarih…TDK ), benim için özel ve önemlidir... Diğer özellikleri yanında...

Bu gün seksen yedi yaşındadır ve kırk senedir bir kuruş kazanmadan kırk kitap yazmış ve Türk ordusunun ve ülkenin durumunu 1960 dan beri belgeleri ile yazmış anlatmış aydın bir insandır o .
Daniele Ganser’ in ‘’ NATO’nun Gizli Orduları ‘’ kitabında, ‘’ Galadyo’ yu Türkiye’ de korkusuzca yazan kişi ‘’ diye bahsettiği Atatürk’ ün subayıdır kendisi…

Yanımda iken yaptığı telefon görüşmesinin kısa bir bölümü şöyle idi;

‘’ Söyleyin ona, o benim çocuğum yaşında…( İlker Başbuğ için). Bu yaptığı yanlış ona ağır gelir.’’

Talat Turhan’ın emeklilik sonrası ordu evlerine girerken kullandığı Askeri kimliğinin geçerliliğini iptal ettirmiş idi İlker Başbuğ.
Ne sebepleri, ne konuşmanın detayları, ne de sonuçları hakkında yazmaya gerek yok. Ama Talat Turhan’a sıkı sıkıya sarılıp onu kucaklayacak bir yapısı olsa idi İlker Başbuğ’ un, ‘’ el adamı ‘’ na stratejik ortağımız deyip, NATO'nun Paşası ve Şövalye ruhu kişiliğine bürünmezdi…
***

( ‘’ Türkiye’ nin ABD ile olan ilişkileri, belirli bir konuya bağlanamayacak kadar geniş ve kapsamlıdır… Türk Amerikan ilişkileri iki ülkenin ortak değerleri üzerine inşa edilmiştir, köklüdür, tarihidir… Demokrasi ve hukuk dışına çıkan hiçbir personel TSK’ DA BARINAMAZ.’’ Org. İlker Başbuğ. ( ORTAĞIN ÇOCUKLARI, Mustafa YILDIRIM, Ulus Dağı Yayınları, 2010.)… )

***

Bunun ne demek olduğunu anlamak için hem Talat Turhan’ı tanımak, hem kitaplarını okumak, hem de dünü ve bu günü iyi okumak gerekir.

Yoksa her birimiz ahmakça ve kişisel zafiyetlerimiz ile kendi kendimize ve başkalarının bizlere biçtiği deli gömleklerini giyer, kendimizi adam sanır, sadece kendimize değil ülkemize ve dünyamıza da zarar verir, rüzgârların savurduğu ve ardından çöpçülerin topladığı kuru yapraklar misali hışırdar durur, zamanın derinliklerinde fosil olmak üzere gömülürüz… TDK***

Bknz.

http://www.talatturhan.com.tr / Talat Turhan sitesihttp://www.talatturhan.com/kitaplarim.htm Talat Turhan kitaplarıhttp://www.talatturhan.com/1-kitap-kuresel%20cete.htm küresel çete, talat turhanhttp://www.talatturhan.com/1-kitap-derin%20devlet.htm derin devlet, talat turhanhttp://www.talatturhan.com/1-kitap-eymur-yeni.htm eymür, talat turhanhttp://www.talatturhan.com/1-kitap-kontrgerilladuzeni.htm kontrgerilla düzeni, talat turhan

***

YORUM…Gene de ‘’ el adamı ‘’ İlker Başbuğ’ u harcamaya karar verdiyse, onun yolunun dışında hareket edip ülke için tavır almıştır demek doğru olabilir mi?
Belki evet…
Basından görünen bazı haberlere göre öyle. Bu da şunu söyletebilir bize veya düşündürebilir…

hem ‘’ el adamı ‘’ nın sistemi içinde olup, hem de bağımsız olunamıyor…
hem kadın satıcısının kıskacında olup hem de namuslu olunamadığı gibi…
o zaman gerçeği yalın anlamak, haykırmak ve savaşmak gerekiyor…
gevelemeden…
gönül şöyle demek istiyor ki
‘’ el adamı ‘’ yoluna başka baş koyanlar ve güvenenler varsa artık düşünürler belki…
***

Talat Turhan ile bir sohbetimizde yaptığımız sohbetin kısmi bir kaydı, ‘’ el adamı ‘’ ve sistemlerinden medet uman, sosyal faaliyet adına, kişilik bulmak adına veya her ne derseniz deyin, onların sistemlerine imrenenlere, kapılanlara, bazılarına belki uyarı olabilir…
Tıklayınız lütfen.

http://vimeo.com/2609649 Ekim 2008, 23’ ü, Talat Turhan, TDK

Tam bağımsızlık yolu, '' el adamı '' nın kucağından ve koynundan değil, Gazi Mustafa Kemal’ in yüreğinden ve yolundan geçer… (TDK)
Devam edelim.
Geçmiş tarihten haber…

***

Tarih Nisan.2008, 24’ü
Akdeniz Üniversitesi, Konferans, Antalya, Vural Savaş, Sabih Kanadoğlu.

İzlemek için tıklayınız lütfen.
http://vimeo.com/1874395 Vural Savaş.
İzlemek için tıklayınız lütfen
http://vimeo.com/1874502 Sabih KanadoğluO zaman dinleyici olarak katıldığım ve kısa bölümünü filme çektiğim konuşmada ne demiş Vural Savaş özetle, bakalım.

‘’ Ben de ( ‘’ el adamı –(TDK )’’ ) olsam bana hizmet edeni desteklerim. BOP bütün bu çevre ülkelerini paramparça etme projesidir. Son olarak size söylüyorum. Adam (RTE) cesaret ödülü alıyor. Kimden? Siyonistlerden… On senede bir verilen ödülü RTE alıyor. Yüz dört senede verilen bu ödülü on kişi almış. Musevi olmayan kimse bu ödülü bu güne kadar almadı, alanların çoğu da İsrail Başbakanları.Uyanalım arkadaşlar, Cumhuriyetimize sahip çıkalım…’’Sabih Kanadoğlu ne demiş özetle…

‘’ Bu gün çareyi yabancı ülkelerin ( '' el adamı '' - TDK ) desteklerinde arayanlar bilsinler ki, Türkiye için son sözü söyleme yetkisi sadece ve sadece Ankara’ da dır…’’Yani kısaca şöyle özetleyebiliriz.

‘’ el gücü ile gerdeğe girmenin ve ona güvenmenin gereği yok…(TDK) ‘’ 

***

Tarih Haziran.2010, 25’i;

‘’ satırların yazanı ‘’
bir yazı yazmış aklında kalan bu haberlerden sonra…
o gün İlker Başbuğ’ da, RTE’ de görevde…
RTE bu gün halen görevde…
şimdilik…
İlker Başbuğ bu gün tutuklu…
şimdilik…

yazılan şu idi…

ÖNCE ÇÖKERTİRLER SONRA ÇÖMELTİRLER
( Şövalye olmak isteyenlere... TDK)


http://tdkalemoglu.blogspot.com/2010/06/once-cokertirler-sonra-comeltirler.html

Üç alıntı yapalım ‘’ satırların yazanı ‘’ nın bu yazısından.

1. Alıntı;

Önce çökertirler…
Sonra çömeltirler…
Daha sonrası tanrı korusun döndürüp döndürüp
(...), inletirler...

2. Alıntı;

ŞÖVALYE RUHU, İLKER BAŞBUĞ, DENİZ TEĞMENLERİ...
Tarih 17.Şubat.2010.Yer Gölcük.
Haberler özetle şunu geçiyor;

'' Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, Deniz teğmenlerinden “Bu mesleği ‘‘ Şövalye Ruhu ’’ ile icra etmelerini” istedi. ''

Neden '' Şövalye Ruhu''?(TDK)
Çuvala mı girdi '' Kuvayı Milliye Ruhu '' ?(TDK)
Evet zamanında milli onurumuz eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök zamanında,(4.Temmuz.2003) çuvala girmişti.

Ama artık mızrak(lar) çuvala girmiyor (sığmıyor)...
Girmeyecekte, sığmayacakta artık...
Çünkü yürekler kan ağlıyor...(TDK)


3. Alıntı;

şövalye ruhu ile NATO'nun Paşa’sı olunur...
Kuvayı Milliye ruhu ile Mustafa Kemal Atatürk'ün General’i olunur...
başkalarının değerlerine iman edenler ve onlar ile yükselenler
ya kendileri kadar
ya kendileri gibi olanlar kadar
ya kapıldıkları değer kadar
ya da değerlerin sahiplerinin izin verdikleri kadardırlar...
değer sahipleri yönetirler...
sahiplenenler kullanılırlar…
güçleri değerlerini sahiplendiklerinin izni kadardır...
unutmayın
ben dün sohbet ederken babamdan öğrendim...
kartallar yem olarak yakaladıklarını avladıkları zaman
yükseklere çıkartırlarmış...
zamanı gelince yeteri kadar yüksekten aşağı bırakır parçalarlarmış...
yediklerinin dışındaki kalan parçaları(kalan leşleri) diğer canlılara yem olurmuş...(TDK)

***

Kasabının bıçağını yalayan öküz, Sarı öküzü veren...

malum,
‘’sarı öküz ‘’ hikâyesi…
Bir düşünen yazmış bu hikâyeyi
düşünelim diye…
bizler de yorumlamaya çalışırız kendimizce
anlayabildiğimizce…
hayvanlar üzerine yazılan türlü hikâyelerden biri bu.
bu da öküzler üzerine…

hani çakal sürüsü öküz sürüsüne yanaşmış
hepinizi yeriz
ama sadece şu sarı öküzü verirseniz gideriz demiş…
diğer öküzler kurtulmak için sarı öküzü vermiş…
ardından çakallar bir daha bir daha istemiş…
bir daha…
bir daha…
bir daha…
neyse bildik hikâye…

sürüdekiler ne öküz olduklarını anlamışlar ve bilmişler
ne yaptıklarının öküzlük olduğunu
ne de, masal işte...

***

Hikayenin bir şekilde açılımı nasıldır acaba?

çakal;
acımasız ve emelleri için yapısal olarak kanlı bir katil olan canlı…
parçalayıp yiyeceği avının kanları ağzına bulaşmış, leşleri üzerine ilişmiş olmasını umursamayan…
renkli öküz;sürü içinde kendini en iyi öküz olarak sanan ve tanıtan, çakalın özentisi, aşağılık duygusu ile peşinden gidenler, sürüsünün kıymetini bilmeyenler, öküzler…
süzme öküz;
çakala yardım eden, kafasız, onun yolunda, sürüsünün ve sürü mensuplarının kıymetini bilmeyen, sarı öküzü çakala teslim edeni takip eden, olanları ve olabilecekleri farkında olmayan öküzler…sürü içinde kendini en renkli öküz gösterenlerin peşinden giden ve hiçbir şeyin farkında olmayan öküz sürüsü…en azından benim anladığım bu…
bu hikayeyi yazan(lar) bunu söylemek istediler herhalde…
hikaye işte…

‘’ sarı öküz ‘’
leri verenler ve verildiğini fark etmeyenler…
bir gün kendilerinin de çakal tarafından yenileceğini bilemeyen ahmak öküzler…kişiliksiz…
kafasız…
zayıf karakterli…
onursuz...
sürüye zarar veren ‘’ renkli ve süzme öküzler…’’hepsini aynı ahıra koymalı, tutmalı…

ne yazıktır ki sarı öküzü vermeye başlayan öküz sürüsüne…
ne yazıktır ki
sarı öküzlere ve geride kalan öküz sürüsüne…
ne yazıktır ki
bunun öküzlük olduğunu anlamayan sürüdeki öküzlere…
ne yazıktır ki
boynuzu olmayan, boynuz atamayan öküze sahip sürüye…
ne yazıktır ki
çakalı fark etmemiş ve onu dinlemiş, yoluna gitmişlere, süzme öküzlere…önce ortama uymuş…sonra ortama uydurulmuş…ardından ortamın malı olmuş…sonunda orta malı olmuş…öküze…
öküzlere…
öküz sürüsüne…


***

ORDO AB CHAO…
Latince ‘’ Ordo Ab Chao…’’Yani Türkçesi ‘’ Kaostan Düzen Yaratmak…’’

kaostan kurtulmak veya Kaosa girmemek için…
BOP’ dan, yani Büyük Orta Doğu Projesi’ nden...
BOK’ dan, yani Büyük Orta Doğu Kaosu’ ndan kurtulmak için…
ya akıllar başa…
ya da kuzgunlar leşe…
sürü ayaklar altında sürünmekte…
sürü elden çıkmadan…


***

SİZLER…
UTANACAKSINIZ…
kullanıldığınız için
minnet edip '' el adamı '' ve sistemlerinden medet umduğunuz için…
kişiliğinizi geliştirmeyi
kimliğinizi aradığınızı
ülkeye hizmet ettiğinizi söyleyip geleceğimizi kararttığınız için…
utanacaksınız…
suçlusunuz…
her biriniz…
tepeden aşağıya…
en hafif, az sorumlu olanınız bile ihmalkarlıktan, alet olmaktan, hizmet etmekten suçlusunuz…sizler…
tanıyorum sizleri ben…
biliyorum…
hissediyorum…
gözlemliyorum…
yorumluyorum hepinizi…
Yaşadıklarımdan, okuduklarımdan, gördüklerimden, anladıklarımdan, içgüdülerimden…

Gazi’ nin adını kullanıp ve onun izindeyiz diyen, ancak onu yok etmek isteyenlerin yolunda gidenler…
Allah, din, iman diyen ve onun yolunun dışında olan, hak yolumuzu bozmak isteyenlerin peşinden gidenler…
Gazi’ nin Cumhuriyeti’nin, ulusunun, atalarının değerlerinin, tarihinin, dilinin, dininin, toprağının, onurunun kıymetini bilmeyip koruyamayanlar…
Toplum içinde bir şekilde yer edinip, ‘’ el adamı ‘’ nın sisteminin(lerinin) piyonları, özentileri olanlar…

mide bulandırıyorsunuz…
hak ediyorsunuz…
aşağılanmayı…
horlanmayı…
suçlanmayı…
ve cezayı…

kimler seniz ve hangi konumda iseniz aramızda ve kendisinin dışında topluma ve ülkeye de zarar verenler…
sizler…
hikayenin anlattığı, ‘’ kasabının bıçağını yalayan inekler ve öküzler…’’ misali olanlar…
sizler…
size

hepinize bir söz var bu ‘’ satırların yazanı ‘’ nın satırlarında…

geri dönüş yolu olmayan ve bunun farkında olup debelenenlerin dışındakileredir sözüm…
sizlerin kişilik zafiyetin-izle ve ahmaklığınızla...
ülke
birey
ulus
inanç değerlerinizi sattığınız gibi…


‘’ el adamı ‘’, menfaatine ve kendisine uygun zamanda hem malını satar, hem ‘’ mal ‘’ gibi adamını satar, adamını da ‘’ mal ‘’ gibi satar…(TDK)

Adamlarını...
‘’ Mal ’’ ' larını…


Tuncay D. Kalemoğlu

 Ocak.2012

(*) Yamak. – Mecaz birinin etkisinde kalarak onun sözünden hiç çıkmayan kimse…

***

TDK Arşiv;

http://www.tdkalemoglu.blogspot.com/2011/11/pirinc-cuvalndaki-hain-beyaz-ve-siyah.html
Pirinç Çuvalındaki Hain Beyaz ve Siyah Taşlar…

http://tdkalemoglu.blogspot.com/2010/08/sevgili-dostlarm-asagda-size-fidel.html ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK, KARDEŞLİK…
http://tdkalemoglu.blogspot.com/2011/01/orta-mali.html ORTA MALI...
http://tdkalemoglu.blogspot.com/2011/01/paranin-kopegi.html PARANIN KÖPEĞİ...
http://tdkalemoglu.blogspot.com/2010/03/el-adaminin-pezevenki.html EL ADAMININ PEZEVENKİ
http://tdkalemoglu.blogspot.com/2010/12/can-sadece-bedenden-beslenmez.html CAN
http://tdkalemoglu.blogspot.com/2010/10/tuner.html KİMİ TÜNER...