22 Kasım 2012 Perşembe

CIA, AJANLARI, BAZI GAZETECİLER, BAZI GAZETELER, YAŞADIKLARIM, OKUDUKLARIM... TDK


( el adamının özentisi, oyuncağı, kölesi olup, başı kumda gömülü gerisi açıkta olmak yerine... Ülkenin ve milletin adamı olup, gerisi kumda, başı açıkta ve dik olması gerekenlere… TDK )

Okuduğum kitaplarda gazetelerin, gazetecilerin, ajanların, izledikleri yollar… Bunlardan uzun uzun bahsetmeyeceğim.( Bknz. Kitaplar.) ( *)
***

Tarih 14.Kasım.2012.
Yer Atatürk Havalimanı, sabah 08.30 civarı.
Günlük gazetelerimi almak için tezgâha yaklaştım ve

‘’ Aydınlık, Yeniçağ, Yurt…’’ dedim ve ardından, ‘’ Birde şu (….) olan Sözcü’ yü de alayım…’’ dedim.

Tezgâhtar;
‘’ Şimdi Sözcü’ de mi öyle oldu? ‘’ diye sordu.
‘’ Bilemiyorum, ama kafamda sorular var. Bakın,’’ dedim ve devam ettim.

‘’ Bakın ben yıllarca Cumhuriyet okudum, uzun uzun anlatmayayım, bazı sebeplerden dolayı onu bıraktım. Araştırmacı bir yazara sordum. Bana, 

‘’ iyi yazarlar ve insanlar var orada ama bir Truva atı.’’ demişti.

Şimdi Sözcü için soru işaretleri var kafamda. Yat kalk Atatürk diyorlar ama 10 Kasım ertesi günü yorum köşesinde toplam yaklaşık 300 kişinin üyesi olduğu yazılan CFR’ de tek Türk olan Rahmi Koç’ un (bknz. Kitaplar) şirketinin, KOÇ’ un On Kasım ilanını övüyorlar…
Bu ülkeyi bu içinden çıkılmaz kötü hale getiren AKP ve RTE hakkında her gün yazmalarına rağmen, onu başımıza getiren ve hükümet programı yaptıran CFR’ yi (bknz. Kitaplar, basın…) ve hakkındaki bilgileri yazmıyorlar…
TESEV ( Sorosçu), kurucu üyesi ve övücüsü CHP başkanı Kılıçdaroğlu ile ilgili çok güzel haberler veriyorlar. Ama TESEV’ in ne olduğu hakkında, karşı çıkmak bir yana, bilgilendiren bir yazı bile yazmıyorlar…
Aynı zaman da YCHP’ yi ve Kılıçdaroğlu’ nu mı hazırlıyorlar bir sonraki dönem için acaba? Ama CHP içinde, CFR’ nin, BİLDERBERG’ in, Küresel Çetenin adamları, Fettullah Gülen’ in adamları, bölücülerin adamları beyanat veriyor, buna da kendileri karşı çıkıyorlar… Çıkıyorlar mı acaba?

Çok iyi biliyorum, ne Cumhuriyet, ne de Sözcü, Yılmaz Dikbaş’ ın son kitabı ‘’ ATATÜRKÇÜLER YENİLDİ‘’ nin ve basımevinin paralı reklamını bile vermediler. Cumhuriyet haftalık Kitap ekinde hele hiç yer vermedi… Bu da beni düşündürüyor… Bakın sizde de yok bu kitap, değil mi? ‘’ dedim.
***
Bu arada, Mustafa Yıldırım’ ın 19.11.2012 tarihli, ‘’ 52 Yıl Önce 19 Mayıs Bayramı Yasaklanmıştı ‘’ yazısından konu ile ilgili olan şu alıntıyı eklemek isterim… Biraz büyük yazalım, rahat okunsun…

‘’
Zorunlu Açıklama: “Dersim” eyalet hesapçısı Kılıçdaroğlu, “(Ben TESEV’e kurucu olduğumda) Soros yoktu!” dedi yine! Haklıdır, o zaman Quantum Bankerlerinin temsilcisi Soros yoktu; ama Reagan- Bush’ların örgütü IRINixon-Clinton-Obama’ların örgütü NDI; Amerikan kartellerinin örgütü CIPECIA emektarlarının örgütleri CIPE - CFR ve arkalarında ABD kasası NED (Başkanı Yunan asıllı ambargocuydu) vardı! Şimdi de onlar var! Soros devenin en gerisidir. (Bu konu için internette bkz: “TESEV neyin nesi?” ya da “Sivil 6. Filo: TESEV” ve ”Sivil Örümcek Ağı’nın Düğümcüsü: TESEV” ; ABD örgüt-para bağlantıları ve sivil TESEV görevleri, CIA’cılar listesi için bkz: Ortağın Çocukları 3. Basım ve Sivil Örümceğin Ağında 24 - 25 Basım”) 19 Kasım 2012 ‘’
***

Devam edelim.
Söylediklerimin bazılarını anlıyor musunuz diye sorduğum zaman ‘’ hayır’’ dedikçe kısaca açıklamaya çalıştım tezgâhtara. Ve dedim ki;

‘’ Hayır, anlamadım diyorsunuz ama belki de burada görevlisiniz, anlıyor da olabilirsiniz…’’ dedim.
Gülümsedi ve ‘’ Hayır, tezgâhtarım.’’ dedi.

Bu arada gelen giden müşterilere de ödeme için izin veriyor ve bekliyordum. İzin istedim ve yanından ayrıldım. On metre sonra geri döndüm.

‘’ Ne oldu? ‘’ 
dedi merakla.
‘’ Bir şey daha var.’’ dedim ve devam ettim.
‘’ Bir şey daha var. Siz Sebahattin Önkibar’ ı bilir misiniz?’’ dedim.
‘’ Hayır.’’ dedi.

Devam ettim.

‘’ Sebahattin Önkibar Aydınlık’ da yazar. Köşesinde Sözcü gazetesinin sahibinin Fettullah Gülen’ in Işık Evlerinden yetiştiğini yazdı birkaç sefer. Buna sanırım bir kez Bay Çölaşan ‘’ Olmaz böyle şey, yalan, tanırım, mümkün değil.’’ gibilerden cevap verdi. Başka cevap varsa ben bilmiyorum. Bu da kafamda soru işareti bırakıyor.’’ dedim.
( Not: Doğru mu, yanlış mı? Doğru ise FG' nin önceleri can dostu, sonraları uyanan ve onu terk eden Nurettin Veren gibi, uyanan birisi mi? İhtimal… Mi?)

Ve tam gidecektim ki;
Solumda bir erkek sesi ve tezgâhtara ‘’ buyurun ‘’ diyerek aldığı gazetenin parasını uzatıyordu. Dönüp baktım. ‘’Sözcü ‘’ gazetesi. Tezgâhtar ile göz göze geldim. İkimizde donup kaldık. Bu kadar mı olurdu…

‘’ Bu kadar da olmaz değil mi? İstesem bu konuşmamın üstüne denk getiremem. Diyecek bir şey var mı? ‘’ diye sordum.
‘’ Hayır yok. ‘’dedi hayretle… Ve dudak büktü. Vedalaştık.
***

Gazeteyi alan bey dini kıyafetler giymişti. Ben ona dini kıyafetler diyorum. Başka bir tarifi varsa da ben bilmiyorum. Uzun, diz ve ayak arasına kadar uzanan bir pardösü, altında gri bir şalvarın benzeri pantolon, başının üstünde namazlarda kullanılan takke, ayağında mes(  veya mest) benzeri ayakkabılar. Şimdi bu kıyafet ile bu bey hiç saklamadan şunu ifade ediyordu.

‘’ Ben tercih ettiğim dini kurallarıma göre giyinir, yaşarım… Şeriatçıyım…’’

Ve bunu saklamıyor, yani takiyye yapmıyor. Neyse o… Muhtemelen de bir tarikat mensubu ki İstanbul’ da artık bu kişileri görmedim diyen varsa kimse ona inanmaz.
Beni düşündüren kıyafet değil, bunu biliyoruz… Bu kişinin neden bu gazeteyi aldığıdır…

1-      Okumak için ve yazılanları takip etmek için.
2-      Okumasa da alıp satış desteği vermek için. Gurup veya tarikat kararı ile ya da bireysel tercihi ile…
3-      Başkasına almak için…
4-      Diğerleri…

Benimde önemli bir olayın olduğunun ertesi günü, günlük aldığım gazetelerin dışında, aldığım diğer gazeteler olur. Ne yazıldığını ve düşünüldüğünü bilmek için. Ama bir gün olsun okumadığım ve ara sıra mukayese etmek için aldığım diğer bir gazeteyi tek başına almamışımdır…

Bu açıklamalardan sonra şunu söyleyebilir miyiz?

Cumhuriyet öncesi ve sonrası, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığının bu günkü birlikteliği...
'' Liberaller(Küresel Çete) ve dincilerin( yobazlar) birlikteliği...
***

Yaklaşık beş veya altı yıl kadar önce.

Bu gün 88 yaşında olan, kanser tedavisi ile uğraşırken son kitabını çıkaran, kırk yıldır Küresel Çete, Kontrgerilla, Gladyo, Yeni Dünya Düzeni hakkında kitaplar yazan, o zamanlarında  ‘’düzen’’ (!) mağduru, Gazi’ nin Yarbayı, 68’ liler Vakfı Üyesi, araştırmacı yazar Talat Turhan’ a www.talatturhan.com ) bir sohbetimizde sorum olmuştu.

( Not. Sitesine girince karşınıza çıkacak olan ‘’ ARAP BAHARI ‘’ kitabının, RTE ve FG hakkında belgeli yazdıklarından yayın evlerinin korkmaları sebebiyle basamadıklarını söylemişti altı ay kadar önce bana. Okumam için kitabın kopyasını vermişti. Neyse, nihayet Mayıs ayında basıldı. Bu günü anlayabilmek için Talat Turhan’ ın dününü ve yazdıklarını okumak, yaşananların özü olacaktır. Özellikle meslektaşları açısından…
O günün Selimiye’si( ceza evi), bu günün Silivri’si ( ceza evi), ‘’ aynı ‘’ el adamı ‘’ nın eli olduğunu daha iyi anlayabilmeleri için…
- http://www.talatturhan.com/kitaplarim.html Kitaplarını ücretsiz sitesinden okuyabilirsiniz. )
http://www.talatturhan.com/tv.html  Ya da TV programlarını buradan izleyebilirsiniz...

Devam edelim.
Bana şöyle cevap vermişti.
‘’ Bak evladım, bir tarihte ABD’ de Komünist Gazetesi batmak üzereydi. CIA bir emir verdi, tüm CIA mensupları abone oldu, gazete batmaktan kurtuldu. Karşıtlarını yaratırlar. Karşıt gazeteleri kurarlar. Kontrol ederler…’’  demişti.

CIA, Fettullah Gülen ve Işık evi, yaşadığı yer Pensilvanya(Pennsylvania), TESEV (Soros) ve kurucu üyesi KILÇDAROĞLU, CHP, Sözcü Gazetesi ve gazeteyi alan dini kıyafetli bey, Siyonizm, Cumhuriyet gazetesi ve( ?)…

Kafalarda kalan soru işaretleri…

·         Neden Atatürk ve Cumhuriyet değerleri diyenler olayları tam algılayamaz ve mitinglerden sonra evlerine çekilir ve günlük gazeteleri okurlar…
·        Bunları gösterenleri, belgeleyenleri de sevmezler, kabul etmezler? Onlar hakkında inanarak suçlayıcı olurlar?
·         Eğer kendilerini gizleyen ‘’ pirinç çuvalındaki beyaz taşlar ve onlara özenen, devşirdikleri siyah taşlar…’’ ın yaptıkları doğru ise ve kötü değillerse, bunu gösterip belgeleyenler suçlanıyorsa, ya da dikkate alınmıyorsa… Yanlış nerede?
·         Ve bunları sorgulamayanlar, bırakın sorgulamayı, akıllarına bile getirmeyenler… Marşlar söyleyenler… Ne zaman uyanacaklar ve bayramlar dışında coşkulu olacaklar…
·         Bizim, bu ülkenin insanlarının dişleri, pilav yerken göremediğimiz beyaz taşlardan ve göz göre göre buradayım diyen siyah taşlardan hep kırılacak mı böyle?
·         ‘’ AHMAZ…(**)’’ mıyız biz, hepimiz?
***

Başka bir konu daha, hani bilenlere değil de, dikkatlerinden kaçıranlara… Bir şey için dikkatinizi çekmek isterim.

Eski ABD Dış İşleri Bakanı olan, CFR, Bilderberg’ in en önemli isimlerinden Siyonist Henry Kissinger, bir tarihte Nakşibendi Tarikatının Dergâh açılışı için Türkiye’ ye gelmişti.( Bknz. Cengiz Özakıncı, Yeni Osmanlı Tuzağı veya İblisin Kıblesi kitabı.).
Aynı Henry KissingerBülent Ecevit’ in hocası idi… Bilderberg toplantılarının Türkiye de yöneticisi idi… Ve Bülent Ecevit bu toplantıya(lara) katılmıştı, ayrıca Fettullah Gülen’ e saygılıydı… Bülent Ecevit CHP ve DSP başkanıydı. Kılıçdaroğlu’ nun tarikatlar, ABD, Atatürk hakkındaki söylediklerini basından buraya uzun uzun taşımayacağım…( Bknz. Kitaplar)
***

Bu arada;
Birde Aydınlık gazetesinde bir iki gün önce çıkan, CFR-Bilderberg hakkında paranoyaklık diyen bir Silivri tutsağının köşe yazısı da kafada soru ışığı bıraktı ben de… Buradan başlayan sorularımın nereye gideceğini bilemem ama hep bir yerlerden başlayan kafalardaki soruşturan sorular bir yerlere mutlaka ulaşıyor eninde sonunda… Neye inanacağımı şaşırıyor insan bazen… Tam ‘’ hah işte budur ‘’ derken, ‘’ pat ‘’, kafalarda soru işareti…
***
Benim Cumhuriyet gazetesini okumayı bırakmaya karar verdiğim zaman, Kültür sayfasında yazan Bertan Onaran’ ın işten çıkarılmasının hemen sonrası idi. Bana göre ne ilginçtir ki, Bertan Onaran’ da gazeteden çıkarılmadan az bir zaman önce köşesinde Yılmaz Dikbaş’ ın ‘’ EFENDİ TERÖRİSTLER ‘’ kitabını tanıtmış ve alıntılar aktarmıştı… Siyonist Henry Kissenger, bu kitapta adı geçiyor muydu acaba? CFR üyesi miydi ne, hatırlayamadım birden… Güçsüz hafızam, fazla zorlamaya gelemiyor…

Daha sonra bir söyleşide karşılaştığım, bunu sorduğum Orhan Bursalı şöyle cevap vermişti bana.
‘’ Eee, sanmıyorum. Kültür sayfasında siyaset yazıları yazılmasından idare rahatsız olmuştur herhalde…’’

Benim için ‘’ idare eden ‘’ bir cevap olmuştu açıkçası…
***
Tam yazımı tamamlamıştım ki;

Konuyla alakası olmayan bir ileti düştü ekrana... Tarih 20.11.2012…
ADD ISPARTA Şubesi Başkanı Mahmut Özyürek hakkında ‘’ Üyelikten İhraç ‘’ kararının verildiği bilgisi geliyor. İletinin bir bölümü şöyle devam ediyor…

‘’ Genel Merkezce daha önce verilmiş olan 11.03.2012 günlü yetkiye dayanılarak açılmış olan davanın bundan böyle doğrudan Genel Merkez Hukuk Müşavirliğince yetkili kılınan avukat aracılığıyla takibine karar verilmiştir.’’…

Hangi dava mı?
‘’ Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Yaşadığı Topraklardasınız ‘’ tabelasının Isparta Barla' da dikilmesinin kararının iptali için açılan dava…

Davanın duruşmasına 12 saat kala şube başkanı üyelikten ihraç ediliyor…
ADD Başkanı Bayan Çölaşan tarafından mı?
Herhalde…
Bay Çölaşan acaba, Bayan Çölaşan ve bu konu hakkında bir şey yazacak mı, yazarsa ne yazacak, bir okur olarak merak ediyorum…
***

Bu arada ADD den ihraç edilen bir kişi daha vardı dik başıyla ve bunu onun önüne hep koyan(lar)geldi bir an aklıma… ADD de olmak için sadece mitinglere gitmek yeterli mi? Yoksa dik başlı olup aklına yatmayanları söylemek ve savunmak rahatsız mı ediyor?
***

Bir şey daha;

Cengiz Özakıncı’nın kitaplarından birinde( İblisin Kıblesi veya Yeni Osmanlı Tuzağı) bir resim ve Said Nursi hakkında bilgilendirme vardı. Resim onunla ilgili bir açılış resmi idi. Ve Resimde resmi kıyafetli bir subay vardı. Tugay Kom.  gibi bir açıklama vardı altında.
Hay Allah, aklımda da doğru dürüst bir şeyler kalsa ve hatırlasam, şaşarım…
***

Sevgili Mustafa Yıldırım’ ın Saidi Kürdi-Nursi ile ilgili ‘’ MECZUP YARATMAK ‘’ kitabını bir daha okumakta yarar var diye düşündüm bir an.

Ve diğerlerinin, araştırmacı yazarların kitaplarını…

İmzalı kitaplarımı sakladığım rafa uzandım… Kitaplara ve yazarların isimlerine baktım… 
‘’ Elleri öpülesi insanlar bunlar…’’ diye aklımdan geçti bir an…
***

Bir an içimden TGB gençleri için ‘’ Allahım onları koru…’’ diye dua etmek geldi nedense, içgüdü işte…
Hani bizim zamanımızın gençleri gibi, 68,78 kuşakları, yem olmasınlar ‘’ el adamı ‘’ na, ve adamlarına…
***

Bizler;
Hep ‘’ kafamız kumda, gerimiz açıkta’’ olarak mı yaşayacağız… Ve marşlar söyleyip nutuklar atacağız…
Birilerinin ardından…
Bu aralar diğerlerinden çok Atatürk diyenlerden korkmaya başladım, düzeltelimAtatürk arkasına saklananlardan…
***

Okuduğum gazetelerin özünün doğru olmasını ummaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Yoksa bizler, halk olarak, oradan oraya savrulan, kontrol edilen ‘’ ahmaz’’(**) lar mı olacağız hep…
Hep söylediğim ve yazdığım iki ayrı küçük ‘’satırlar öbeğimi ‘’ bir kere daha yazacağım.

·         ‘’ Paranoyaklık hastalıktır ama biraz paranoyak olmakta ‘’ ahmaz ‘’ (**) olmayı önler… TDK ’’

·         ‘’ Şeytan, ayrıntıda gizlidir, görebilene… Şeytan, kendini ya hiç göstermez, ya da en sonunda gösterir, göremeyene… TDK ‘’
***

O geçmiş günleri bir daha yaşar ise, ülkem ve ülkem insanım… Ve ‘’ el adamı ‘’ ve adamları
tekrar başarılı olurlarsa eğer. Beyinleri uyuşturulmuş bu millet için bu son olur ve ‘’ altın vuruş ‘’
olur…

Bu dönemden başka da zamanları kalmadı sanırım, sona geldiklerini düşünüyorlar da…
Onlar öyle düşünüyor elbette…
Biz onların sonunun geldiğini düşünmeliyiz…

Saygılarımla,
Tuncay D.KALEMOĞLU
22.Kasım.2012, İstanbul
***

(*) Atatürkçüler Yenildi. Yılmaz Dikbaş.
(**) ahmaz… ahmak + aymaz… TDK





ADAM...

(adam olana... TDK)

adam gibi ölmek için
adam yerine konulmak değil
birilerinin adamı olarak değil
adam gibi yaşamak gerek…

adam olmak gerek…

Tuncay D.KALEMOĞLU

15 Kasım 2012 Perşembe

ACITAN ACIDIR, ACIDAN ACITIR... TDK

( ...) 

söz ağızda 
davranış bedende tutulan…
ağız ve beden arasında giden gelen öz
aslında dimağda olan…

çıkmaya dursun hele bir kere ağızdan…
çıkmaya dursun hele bir kere bedenden…
sonrası gayri kontrol edilemeyen
öncesi birinin...
sonrası çoğunun...

hissedeni
sahibini
hedefini
duyanı
göreni
bileni…


acıtan…

acıdan…

gün olur artık yüktür bu taşınacak olan
gün olur artık yüktür bu taşınamayacak olan
sünger gibi doldukça ağırlaşacak olan…

kocaman...

ağız sözün 
beden davranışın ev sahibidir öncesi…
söz ve davranış misafirdir artık 
ağız ve bedenden çıkış sonrası…
ne akıl siler artık öncesi
ev sahibinin-kini 
mekanı…
ne gönül tutar artık sonrası 
misafir olanı 
sözü 
davranışı...

ne geri sokulur
ne geri konulur
ne de tutulur
ne yenilir 
ne de yutulur 
artık yaşadıkça gelecek her an’ ı…

gün olur alamamaktan nefesleri
ağızlar daralır…
gün olur taşıyamamaktan yükleri
bedenler çöker...
varsa akıl…
varsa onur…
zor olur yüreklerde yaşamlarda 
sorumlu olan
sorunlu olan
ağızdan çıkan söz 
bedenden çıkan davranış…

yaşatanındır…
yaşayanındır…
yaşayanlarındır…
yaşanacak olanlarındır…
yaşayacak olanlarındır…

olur-da zaten…
taşınır-da zaten…
sessizce...

ağır gelir yüreklere hepsi de…
ağız…
beden…
söz…
davranış..
mekan…

orta oyunudur bundan sonrası yaşanacak olan…
zordur...
ortama ve duyguya göre yaşanacaktır gelecek...
beceri ister...

erişilmez Dümbüllü' nün kavuğu gibi olan
kendi aciz kavuklarımız başlardadır artık...
oyna oynayabildiğin kadar
oynayabilirsen...

gayrısı 
gayrısı zor yaşam…

çıkacaktır ağızdan satırdan son söz şimdi
mağduriyet-tende-dir...
tende hissedilen...
artık mazeret de beyhude...

zira 

ağızdan çıkan budur
geri dönüşü olmayan...

'' orospunun da mazereti vardır…''

artık bundan sonrası


acıtan acıdır…
acıdan acıtır…


Tuncay D.KALEMOĞLU
02.KASIM.2012, 
ANKARA…