29 Mart 2017 Çarşamba

hayatı kaçırırsın koşarken...

koşma...
yürü...

demem o ki 
yetişmeye çalışmak için koşma

ona göre seç hedefini ve yolunu 
ulaşmaya çalışmak için yürü...

sana sırt üstü yat bir şey yapma demiyorum
hele hedef koyma hiç demiyorum
ama yolunu çizerken farklı bir yöntem kullan diyorum...

neymiş
inişli yokuşlu hayat için mücadele gerekirmiş...
tamam
yakalamak ilerlemek başarmak için çok çalışılmalıymış...
ona da tamam...

kardeş sen bunların hepsini yap
ama koşma yürü...

ister yavaş yürü 
ister hızlı yürü 
ama hep yürü...

demem o ki sana 
hem durma hem koşma ama hep yürü...
göreceksin denilenlerin hepsi olacak 
olacak ama bir farkla...

kaçırmayacaksın o zaman...

neyi mi

dinle bak şimdi beni...

inişli yokuşlu olan hayat değil aslında

inişliyi yokuşluyu oluşturan koşuşturan insan...
her şeyi bilir ya...
ardından da bir dolu laf kalabalığı sallayan...

yok mu bu hayatın normal eğimle akan suyu
var...
nehirler yukarı mı akar hayatta
hayır...
veya ne kadarı hırçın akar aşağıya
bilmem...
ya da ne kadarı dingin akar yolunda
onu da bilmem...
yok mu bu hayatın düzü
çok...

o zaman...

gerekli olanın hepsi ama hepsi
alınacak bir nefes...
giyilecek bir hırka...
yatılacak bir döşek...
yenilecek bir lokma kadardır aslında hayatta...

diğerleri hırsın kadar doyumsuzluğun kadar ekstra...

anlaşılacaktır bu sözün anlamı günün birinde 
herkesçe
ya erken bir günde...
ya son kertede...
ya da teneşirden önce...

bunu anlamayan
çok olsa da hayatta
hiç önemsenmese de çoğu mekanda
göz ardı etme
koy bir kenara bu sözü sen...

bu felsefe kime uyar 

bu felsefe kime uymaz bilemem...
bu felsefe uyar bulana...
bu felsefe uymaz bulamayana...
bu felsefenin anlamını bulamayan koşar...
bu felsefenin anlamını bulamayandır koşan...

sen yürü kardeş

hızlı veya yavaş ama sadece yürü...

yürü 
ayağın takılmadan
takılırsa da kalk gene devam e
dersin...
yürü nefesin tükenmeden
tükenirse de soluklan yine gidersin...
yürü bileğin burkulmadan
burkulursa da sar sarmala devam edersin...

yeter ki kafanı gözünü patlatmadan yürü
ama hep yürü...


eğer birisi sana koşmanı söylerse 
kendince baktığı hayat felsefesiyle
bilgiççe...
böyle olmalı bu çağda filan falan derse
akıl dolu açıklamalarıyla hani 
kendince...
anlatırsa gerekçelerini emin tok bir ses tonuyla 
şöyle bir de bakış atarak yandan hani
tarzıyla...

konular hakkında söylerse bir şeyler sana 
uzun uzun anlatarak doğrularını
akıllıca gibi...

tamam...
dinle...

devam ederse ardından sallamalarına
uzay çağı filan gibi iletişim teknolojileri modülü 
mesela...
yüksek katma değerli hedeflerin önemi
bilişim teknolojileri metodunun gelişimdeki etkisi
öyle ya
nanoteknolojinin bilimsel ve gereksel konuları hakkında
ya da küresel rekabet koşullarının günümüzde yeri...

filan
falan
mesela...
tamam...
güzel
bunları da dinle
haklısın de...

ama kardeş sen 
koşma 
yürü...

beni dinle...

ara ara dur...
ara ara bak...
ara ara dokun...
ara ara hisset...
ara ara tat...
ara ara konuş...
ara ara dinle...
ara ara dinlen...

neden biliyor musun
kaçırırsın...

çünkü koşanların göremediklerini kaçırırsın...
çünkü koşanların umursamadıklarını yitirirsin...

bazı tatları tadamazsın...

yürürsen eğer ya görürsün ve dokunursun 

bu 
senin tercihindir...
koşarsan eğer ne görebilirsin ne dokunursun
bu da 
senin tercihindir...

öndekini yakalayayım diye koşarsan olabildiğince hızla
tek bir veya çok hedefin hırsları uğruna 
aldığın bireysel bencilce hazla...

kaçırırsın... 

kaçırırsın değer vermek gerekenleri...
kaçırırsın değer verdiklerini...

kaçırırsın değerlilerini...
kaçırırsın değerlerini...
kaçırırsın diğerlerini...


hayatı kaçırırsın
hayatın içindeki bir çok lezzeti kaçırırsın

yüzlercesini binlercesini kaçırırsın...

iyi ama neden...


çünkü
göremediğini de 
dokunamadığını da tadamazsın koşarken
bunların farkına bile varamazsın yanından hızla geçip giderken...

o yüzden 

dur...
soluklan...
bak...
dokun... 
tekrar yürü...

bu gün sana koş diyenler
bir gün koşamayacak duruma geldiklerinde
halen yürüyerek yanlarından 
geçenleri seyredecekler...
ve onların yürürken fark ettikleri değerleri...

tatları...
zevkleri...
sevdiklerini...
yaşadıklarını...
hissettiklerini...
keyifle anlatırken öylece bakıp dinleyecekler...

koştukları günlerde kaçırdıklarını anlarlarsa eğer
ki çoğu anlamayacaktır...
belki de koştukları günlere yanacaklar...
ama anlayıp ta yansalar bile 
inan bana  çoğu konuşmayacak
öyle sessizce  bakıp susacaklardır...

bırak isteyen koşsun 
tadını alamadan diğerlerinin...
uzun yürü sen
tadını alarak değerlerinin...

öyle veya böyle

gün gelecek zaten duracaksın soluk bittiğinde...
o yüzden koşma uzun yürü sen soluk yettiğince...


ne demek istediğimi anlamadığın bu genç günlerinde
zaman geçip gitmiş olacak...
ne demek istediğimi anladığın o geç günlerinde
hayat geçip bitmiş olacak...


bu yazdıklarımı ne zaman anlayacaksın biliyor musun...
yaş olduğunda değil...

ya yaş aldığında...
ya yaşlandığında...

hayatı kaçırırsın koşarken...


13.Mart.2017, Antalya.

Tuncay D. Kalemoğlu
https://twitter.com/tdkalemoglu



21 Mart 2017 Salı

her dört kişiden biri...

''Sosyallikten uzak duran insan anti-sosyal olarak algılanmamalıdır. Her 4 kişiden 1' i sahteliğe tahammül edemediği için yalnızlığı tercih eder...'' BERNARD SHAW.

her dört kişiden biri
her dört kişiden diğer üçüne bakar
gülümser
yoluna devam eder...

hangi yol ise...


her dört kişiden biri olan kimseyi anlayan kişi
ancak ya başka diğer dört kişiden biridir ya da başka dört kişilerden biridir...
ama asla
diğer başka dört kişilerden üçü olanlar olamayacaktır...

o üç kişi genelde diğer o bir kişiyi anlayamaz...
o bir kişi ise diğer üç kişi ile olamaz...
ve
o üç kişi kendi dünyalarında mutludurlar
veya değildirler...
o bir kişi kendi dünyasında mutludur
veya değildir...

öyleymiş gibi çevrelerine rollerini yaparlar...
kendi dünyalarında kendi hallerinde yaşarlar...

ama her durumda
diğer üç kişi o bir kişiyi anlamaz...
diğer bir kişi o üç kişi ile olmak istemez...


Tuncay D. Kalemoğlu
22.mart.2017, Kanlıca-İstanbul

yapmak ama ayıklayarak...

yapmak
yapabilmek
yapmaya çalışmak

iki tuğlayı üst üste koymak
iki notayı yan yana koymak
iki kelimeyi yan yana koymak
iki her ne ise onları bir araya getirmek ve yaratmak...

inşa etmek
beste yapmak
edebiyat şiir roman yazmak
her ne iseler onları yapmak...

edebilmek...
yazabilmek...
yapabilmek...
adını ne koyarsanız o...

ama ayıklayarak...

***
14.Mart.2017, Antalya.
Tuncay D. Kalemoğlu
https://twitter.com/tuncaykalemoglu
not:
ayıklayarak, iki tuğla, iki nota fikrini Mehmet Güreli' nin sohbetinden esinlenerek kullandım...