17 Kasım 2010 Çarşamba

ACI DOĞRU SÖZ ÖNCE YÜREKTEN GİRER...

'' kendi gerçeklerinin(!) dışında olan gerçeklerden kaçanlara...(TDK) ''

acı doğru söz kulaktan önce yürekten girer...

kimi doğru söz yanlıştır duymayı istemeyene
doğru olmasını dilemeyene
kimi doğru sözün bilinsede doğruluğu girsin istenmez 
sağır olmak isteyen yüreğe

ama çare yok
kulak duymuştur söyleneni artık
göz görmüştür yazılanı
en katı yürek en acımasız akıl
kesememiştir önünü 
başka yüreklerin sözünü

doğrudur
yanlıştır
tartışılır artık
her akıl kendi doğrusunu bulur
ne iftira atmak ne inkar etmek çaresizce
ne basit bahaneler aramak 
zayıf bedenleri rahatlatmak istercesine
ne de yalan demek kabul etmemecesine
fayda etmez
söylenene
söyleyene ...

artık kendisi ile beraberdir vicdanlar
unutmak
görmemek
görememek ne mümkün
akıl ve yürek tartacak ömrünce
buna '' vicdan muhasebesi '' diyor büyükler...

ya dil söyleyecek bir gün kendiliğinden
itiraf edecek...
ya düşünceler bedenle toprak olacak 
gün gelecek...

ne geçen yılların hatası
ne akılsız başların cezası
olanı
biteni
yapılanı
yapanı
engellemeyecek engelleyemeyecek...

düşünülürse kaç kişi vardır diye bu satırların muhatabı
çevremizde
ilk kimdir yakınımda diye göz bakar etrafına 
dikkatlice
ilk göreceği kendisidir aynada görebildiği kadar
belki de...

sanmayın bu '' satırların yazanı '' 
mükemmeldir ve bu sebepten yazar unları
hayır
onun da aynaya baktığı çok olmuştur 
aklının erdiğince ve gördüğünce kendisidir muhatabı...

erdem
dilde olmayacak gerçekte boş nutuklar atıp birbirlerini eylercesine
yeri yürekte
ne sahte gülüşler ne yapmacık deyişler saklayamayacak yaşamlardaki
olanı
biteni
yapılanı
yapanı
ya dil söyleyecek bir gün gerçeği haykırarak
ya da yürek saklayacak ömrünce sahibinin kısık silik sesini...

kaçarı yok
olan olmuştur yaşayacak her ölümlü bunu
koyacak yüreğinin bir köşesine duymamak görmemek okumamak için
ya yüreksizlikden
ya sapkınlıkdan (*)
ya çaresizlikden
ya kişilik zafiyetinden
ya da gerçekten kendince sebep olan gerekliliğinden inancından

kaçacak...

belki de sadece
sadece kendisinin bildiği sır olan ve yüreğini yakan

gerçeğinden...
Tuncay D.Kalemoğlu

Kasım 2010

***

(*)sapkınlık ,(alıntıdır) http://www.eksisozluk.com/ ... :

sapkınlık bireyin kendi iradesiyle, kendine sunulan "dogru yol" dan, normlardan, kurallardan, genel yargılardan sapması ve kendi içindeki yolculuga çıkma cesaretidir.

sapkınlık, uymacılığın ya da uyumun zıt anlamlısıdır. grubun belirlenmiş davranış kalıpları olan normlardan ayrılan davranış veya görünüm şekilleridir. grubun veya toplumun beklentilerinin standartlarını çiğnemektir.dolayısıyla sapkın olan ve olmayan bütün davranışlar sapkın olanın ve uygun (uyumlu) olanın belirlendiği bir toplumsal inşaya dayanırlar. doğuştan gelmez, toplumsal etkileşim sırasında öğrenilen bir davranıştır. dolayısıyla hiçbir davranış tek başına sapkın olarak adlandırılamaz, sadece belli bazı normlarla ilişkisi açısından sapkın olabilir. her zaman olumsuz bir anlama sahip ya da suç niteliği taşıyor olmayabilir. zamana, içinde yaşanılan topluma, toplumun kültürüne göre değişir.

1 yorum: