9 Kasım 2016 Çarşamba

HİSSETMEK LAZIM HASAN AĞABEY...


HİSSETMEK LAZIM HASAN AĞABEY...
(10.Kasım.2005,saat 04.00-İstanbul)

el adamının tarlasında çapa sallayıp ot biçip hizmet edenlere...
devşirilenlere...
Hasan ağabeye... 
masonlara...
TDK


işte şu an orada hissedenler
saat dokuzu beş geçe...
Dolmabahçe'de...
.
ancak
kabul
abartmadan
tabulaştırmadan
ama unutmadan da...

yüzüme bakıp
biraz abartmıyor musun demiştin Hasan ağabey
belki haklı idin ustam...

ama bırak da biraz abartayım bu gün
bu günün şartları abarttırıyor bana
ve seninle beraberken yaşadıklarım...

aslında benimkisi abartılı geliyor sana
hiç hissetmeyenlerin mekanında
başkalarının 
el adamının değerlerini hissedenlerin yanında
mason mahfillerinde Hasan ağabey

vallahi de billahi de ben kendi halimde biriydim
ve de halen öyleyim bilirsin
sahi bilir misin

demiştim sana ben düz bir adamım
sadece dilimi tutamıyorum bazen
duygularımı da...

ama
böyle hissediyorum işte zorla değil ki
bu günün şartları abarttırıyor Hasan ağabey
kardeş denen zavallıların devşirildiği senin ortamlarında...

sadece rozet takmakla olmuyor 
yetmiyor da zaten
resmini de duvara asmakla hele hiç
hele bayrak dikmekle hiç olmuyor galiba...
Gazinin bu mahfilleri kapattığını bile bile 
Atatürkçüyüm deme riyakârlığı ise
mide bulandırıyor...

hissetmek ve anlamak da gerek Hasan ağabey
yoksa
kurtuluş yok galiba...

etrafım dolu olsa gerçekten anlayanlarla
tanrı şahidim olsun
sesim çıkmaz işime bakarım
ya da yaşamıma...

ama korkum
ne işimiz
ne de yaşamımız kalacak böyle giderse...
ne tarlamız
ne vatan
ne de vatan toprağı...
erozyon gibi yavaş yavaş yok olup gidecek fark edilmeden...

ancak yazık
farkında değil çoğunun aklı devşirilmekten...
alacaklar hepsini elimizden...
yobazın dan sivil örümceğine...
bütün tanıdıklarım çapa yaparken el oğullarının tarlasında...
senin bildiğin tarlalar da...
mason localarında Hasan ağabey

yoksa benim ne işim var bunlarla
boş vaktim olsa kafamı kaşıyacağım
ya da olacağım beni arayan oğlumun yanında Hasan ağabey

ama tanrı aşkına
bugün izin ver bana hiç değilse
şu 10 Kasımda beş on dakikalığına...
hissettiğim kadar abartayım kendimce
paylaşayım birileriyle...

inan bana
derdim bir paye çıkartmak değil
yada bu yolla bir yerlere yamanmak...
yaranmak hele hiç değil...
kabullendirmek değil kendimi paylaşmak istemekle...

bilirsin
olsaydı öyle zaaflarım terk etmezdim seni de
Gazi’nin kapattığı bana uymayan mason mahfilini de

senin yerini de
değer verdiğiniz el adamının tezgahını da...

ama yazıyorsa bu kalem sabahın kör saatinde
galiba sebep olan şu ki
duygu gerek
iç güdü gerek
hissetmek gerek Hasan ağabey

belki düşündürebilirim birilerini düşünmeyenleri
öyle olması gerekenleri...
derdim benim ülkem ve ülkem insanı ile Hasan ağabey...

inan bana yok başka bir düşüncem
sadece 
etrafımda paylaşacak birilerine ihtiyacım olduğundandır
bilirsin
yapmam
söylemem hissetmediğimi yüzde doksan...
yüzde on da benim marjım olsun hatalarım için Hasan ağabey...

ama ne olursun şimdi ş
u an 
beş on dakikalığına
bırak abartayım ve hissedeyim kendimce
zaten yalnızım rol yapacak halimde yok kimseye
sonra işlerim var kendimce gideceğim Hasan ağabey...

birileri düşünürse diye
yalap şap değil
gerçekten düşünürse diye yazmamın sebebidir...

gel sana bir sırrımı vereyim
bende şaşırıyorum yazdıklarıma
daha doğrusu nasıl yazabildiğime

hiç bilememiştim kalemin bu kadar güçlü olabildiğini...
hiç bilememiştim kalemle bu kadar güçlü olunabileceğini...


ama galiba sebep olan şu ki üstadım
duygu gerek hissetmek gerek Hasan ağabey...

çok yakın şu an dokuzu beş geçeye
sanırım biraz ufaktan ufaktan içim sızlıyor...
bırak abartayım hiç değilse beş on dakikalığına...
sirenler çalmadan...
gözler yaşarmadan...
içten...

sonra gideceğim
işlerim var zaten Hasan ağabey...


Tuncay D.Kalemoğlu
(10.Kasım.2005,saat 04.00,arşiv den)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder